Berk Esen: İmamoğlu, Yavaş ve Özel’in bir centilmenlik anlaşması yapması gerekiyor, ayrıştıklarında üçü de kaybeder
Siyaset bilimci Berk Esen'le yerel seçimler sonrasında AKP ve CHP'nin sergiledikleri performansı konuştuk
İSTANBUL - Türkiye’nin son yerel seçimlerinin üzerinden neredeyse altı ay geçti. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) seçimlerden birinci parti olarak çıkarken Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ise tarihinin en büyük kayıplarından birini yaşadı.
Turkey recap Türkçe, aradan geçen sürede iki partinin nasıl performans gösterdiğini, ufukta erken seçim olup olmadığını, partilerin ve ismi öne çıkan adayların olası bir yarıştaki avantaj ve dezavantajlarını Sabancı Üniversitesi’nden siyaset bilimci Dr. Berk Esen’le konuştu.
AKP’nin yerel seçimler şokunu belli oranda absorbe ettiğini düşünen Esen, iktidar partisinin seçimler sonrasında ilk olarak sandıktan dördüncü parti olarak çıkan ve muhafazakar oylar için bir alternatif yaratan Yeniden Refah Partisi’nin üzerine gittiğini, geri alınan vekillikler ve belediyeler ile de bir noktaya kadar başarılı olunduğunu ifade ediyor.
Ancak Esen’e göre AKP yaşadığı şoku zamana yayarak hafifletmeyi başarsa da bu tabloya yol açan koşullar ortadan kalkmış değil. Esen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önünde zorlu bir süreç olduğunu düşünüyor.
Türkiye iç siyasetinde dengelerin bir süredir CHP’nin lehine seyrettiğini ifade eden Esen, ana muhalefet partisi açısından kritik noktaların ise İstanbul ve Ankara belediye başkanları arasındaki rekabet ve İYİ Parti’de yaşanacak gelişmeler olduğuna dikkat çekiyor.
Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile birlikte bir “centilmenlik, güç paylaşımı anlaşması” imzalaması gerektiği yorumunda bulunan Esen, “Bu üç ismin çıkarlarının rekabetten çok ortaklaşmalarında yattığını görmeleri gerekiyor, çünkü otoriter bir rejim var ve ayrıştıkları durumda üçü de aynı anda kaybeder” uyarısında bulunuyor.
Türkiye’deki siyasi partilerin yerel seçimler sonrasındaki performanslarını nasıl buluyorsunuz?
Gördüğüm kadarıyla aslında Adalet ve Kalkınma Partisi ve tabii Erdoğan yerel seçimlerde aldığı büyük yenilgiyi belli oranda absorbe etti -başlattığı normalleşme tartışmasıyla, Özgür Özel'le görüşerek gündemi değiştirdi…
Aslında çok ağır bir yenilgi almasına karşı etkiyi zamana yaydı. Ama o yenilgiyi yaratan koşulların hiçbirini ortadan kaldırabilmiş değil. Dolayısıyla AKP ve Erdoğan açısından tablonun hala olumlu olduğunu düşünmüyorum.
Ekonomik durgunluk devam ediyor. Faiz oranları arttırılmasına karşı enflasyonda çok büyük bir düşüş olmadı. Faiz oranları arttığı için ekonomi biraz daha durgun hale geliyor, işsizlik artıyor. Kemer sıkma politikalarının da önümüzdeki bir, bir buçuk sene devam edeceğini düşünürsek iktisadi açıdan tablo hiç iyi değil.
[Erdoğan] dış politikada gerilimi biraz düşürdü. [Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah] Sisi geldi, Suriye ile bir anlaşmayı kovalıyor, Batı ile bir kriz olmamasını sağlamaya çalışıyor, İsrail konusunda bile çok sertlik göstermedi. Dış politikayı belli bir dengeye getirdi ama iç siyasette hala ciddi sorunlar var. Dolayısıyla Cumhur İttifakı CHP'nin içi karışmışken orayı kendi haline bırakıp kendi tabanını konsolide etmeye çalışıyor.
Muhalefete geçmeden bu tabana yönelmeyi sormak istiyorum. Erdoğan’ın kendi tabanını konsolide etmeye çalışmasından bahsederken AK Parti seçmenini mi kastediyoruz yoksa ittifak içindeki bütün seçmenleri mi buna dahil ediyoruz?
İttifak içindeki bütün seçmenler. AKP açısından öncelikli hedef Yeniden Refah Partisi'nin yerel seçimlerde aldığı oy oldu. Seçim barajının yüzde 7 olduğunu düşünürsek bu çok kritik. YRP bir sonraki gün seçim yapılıyor olsaydı tek başına rahatlıkla seçime katılabilir ve bunu bazı AKP'li seçmenlerden stratejik oy alma vesilesi haline bile çevirebilirdi.
HDP’nin Haziran 2015 seçiminde yaptığı şeyi önümüzdeki dönem Yeniden Refah Partisi yapmak istiyor. Bu çok büyük bir risk AKP için, çünkü Yeniden Refah Partisi'nin oyları ve adayları çok büyük oranda AKP'den geliyor. Dolayısıyla gemi su alıyorsa ilk delik Yeniden Refah Partisi'nin açtığı delik, AKP de orayı kapatmaya çalışıyor.
Sonraki hamlesiyse hazır İYİ Parti de zayıflamışken, MHP’nin kaçan oyları almasına yardımcı olmak. Yerel seçimde alınan ağır yenilgi, CHP ile köprülerin atılması, Meral Akşener'in başkanlığı bırakması, bir türlü son iki senede attığı adımları açıklayamaması, kendini bile savunamaması … bunlar İYİ Parti'yi çok zayıflatan konular. AKP buradan tekrar en azından yüzde 50'ye ulaşabilecek güçlü bir Cumhur İttifakı bloğu oluşturmaya çalışıyor.
Gördüğüm kadarıyla Erdoğan aşamalı bir planla adımlar atıyor. Henüz tam başarı kazandığını söyleyemem ama bu kadar ağır bir yenilgi sonrası bu adımları atması bile kendi içinde başarıdır. Çok ağır yumruk yiyen boksörün tekrar ayağa kalkıp bir şeyler yapmaya çalışması gibi. Belki henüz karşı tarafa yumruk atamadı ama ayağının üzerine kalktı.
Ancak ekonomiyi toparlayamadığı sürece işi hala çok zor. Türkiye'nin demografisi hızlı değişiyor. Türkiye toplumu yirmi sene öncesine nazaran çok daha şehirli, ortalama eğitim seviyesi daha yüksek, daha seküler. Bu değişen toplumsal yapı AKP'nin aleyhine. Bir de üstüne ekonomik kriz bindi ve yerel yönetimler elden çıktı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Cumhur İttifakı bloğunu bir arada tutmak için dağıtabileceği elindeki kaynak giderek azalıyor. Bu ciddi sorunlar henüz aşılamadı. Ayağa kalksa da Erdoğan'ın bundan sonraki süreçte çok zorlanacağını düşünüyorum.
[Ekrem] İmamoğlu'nun yasak davasının tekrar bu şekilde gündeme gelmesi de bununla alakalı. Türkiye'de seçimler uzun süredir serbest koşullarda gerçekleşmiyor ama Erdoğan’ın artık böylesine adil olmayan bir seçim sürecini bile kazanması zorlaşıyor. Dolayısıyla bir noktada Türkiye bir karar anına gelecek: Erdoğan ya şu adil olmayan siyasi ortamda bile seçimi kazanamadığını fark edip rejimi sertleştirecek -Venezuela'dakine benzer gelişmeler yaşanacak ya da artık artık kademe kademe bu iktidarın sonlarına geliyoruz.
Bir diğer taraftan da MHP var. AKP-MHP ittifakı siyaseti nasıl etkiliyor?
Erdoğan'a bence birkaç açıdan zorluk yaratıyor. AKP kendi başına yüzde 50 oy oranına ulaşmış bir parti, bu tarz hakim partiler belirli ideolojik programları olmakla birlikte ortalama seçmene hitap etmeye çalışır.
Sadece ideolojik saiklerle değil hizmet sağlayarak, kaynak dağıtarak, bir şekilde onları rejimin parçası hissettirerek onlara ulaşmaya çalışırlar. Ve muhalefeti de mümkün olduğunca ideolojik gruplara bırakırlar. MHP gibi çok uç bir ideolojiye sahip bir partiyle bu kadar uzun süre ittifak yapmak, AKP'yi olmak istediğinden daha dar bir ideolojik çizgiye getiriyor.
İkinci olarak da İslamcı hareket ve ülkücü hareket 60'ların sonundaki kuruluşlarından beri birçok dönemde birbirleriyle rekabet ettiler. Çünkü ikisi de Anadolu'daki muhafazakar Türk seçmene hitap etmeye çalışıyor. Genellikle biri yükseldiğinde de diğeri zayıflardı. Şu anda rejimin yapısı Erdoğan'ın tolere etmekte zorlanacağı şekilde daha milliyetçi bir yere doğru gidiyor, MHP'yle ittifak ideolojik anlamda elini kolunu biraz bağlıyor Erdoğan'ın.
Son zarar da tabii bürokraside. Kamunun çok farklı alanlarında ama özellikle emniyet bürokrasisinde, akademide dağıtılan kamu pozisyonlarının bir bölümü artık MHP'lilere gidiyor. Ve MHP'liler güçlü bir ideolojik gelenekten geldiği için oralarda kendi hakimiyetlerini kuruyorlar. AKP bunu daha önce Gülen hareketiyle yaşadı. Ama onlar bürokraside örgütlenmekle birlikte bir parti değillerdi, bir seçmen tabanları yoktu, ayrıldıklarında seçimlere katılsalar yüzde 10 oy alamayacaktı. MHP'nin bu avantajları var.
Erdoğan açısından bir noktada bir görüş ayrılığı ortaya çıktığında MHP'nin dışarıda kalması, daha muhalif çizgiye geçmesi AKP için çok büyük bir yıkım olur. Ama şu ana kadar devam etti bu koalisyon. Hatta Cumhuriyet tarihinin en uzun süre devam eden koalisyonu oldu -2016'dan beri işbirliği yapan iki partiden bahsediyoruz. Cumhuriyet tarihinde sekiz sene boyunca devam eden bir koalisyon hükümeti örneği yok.
Zorlukları konuştuk ama iki taraf açısından bir çıkar birliği de var. İki taraf da iktidarın nimetlerine artık çok alıştı. İktidardan ayrıldıkları zaman çok zayıflayacaklarını hatta yargılanma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklarını biliyorlar. O nedenle onları bir araya getiren nedenler çok daha fazla.
Nitekim, [MHP lideri Devlet] Bahçeli de pragmatik davranarak normal şartlarda MHP'nin asla kabul etmeyeceği birçok konuda AKP'ye taviz verdi. AKP ve Erdoğan da normalde hiç haz etmediği Bahçeli'yle bahsettiğim sıkıntılara rağmen birlikte yol yürüyor. O nedenle Cumhur İttifakı’nda ayrılma olacağını düşünmüyorum ama Erdoğan için bu üç tehlike ya da sıkıntı devam ediyor.
Muhalefete dönersek orada hala bir ittifaktan bahsetmek mümkün mü? Yerel seçimlerden bu yana sanki muhalefet dendiğinde CHP’nin akla geldiği bir tablo görüyoruz?
Haklısınız. 2023 seçimi öncesinde ortaya çıkan o altılı ittifak yapısı zaten yerel seçimleriyle dağılmıştı. O seçimden de CHP büyük bir zaferle çıktığı için artık pratikte CHP'nin bu partilere pek ihtiyacı olmadığına dair bir görüş de çok güç kazandı. Seçimlerde bu altı partiden dördünün seçimlerde varlık gösteremediği, artık tabanlarının pek kalmadığı, Saadet Partisi'nin seçmenlerin önemli bölümünü YRP’ye kaybettiği sonuçları da çıktı. Dolayısıyla dediğiniz gibi artık bir muhalefet ittifakı yok.
Bir noktada bu partiler tekrar görüşmeye başlayabilir belki seçim öncesi. Eğer bir noktada anayasa değişikliği önerileri meclise gelirse bu partilerin birlikte hareket etmeleri gerekecek. Hareket etmemeleri durumunda da ciddi bir kriz ortaya çıkabilir. Ama evet, artık seçim anlamında bir muhalefet ittifakı kalmadı.
Bu açıdan da iki noktada hala belirsizlikler devam ediyor. İlk soru şu: İYİ Parti kendisini toparlayabilecek mi?
Türkiye'de Cumhurbaşkanı Erdoğan'a oy vermek istemeyen ama aynı zamanda CHP'li adaylara da sıcak bakmayan bir grup seçmen kitlesi var. Bu yüzde 5 midir, 7 midir, 8 midir, 10 mudur onu benim söylemem mümkün değil ama geçen seçimde Sinan Oğan'ın aldığı oy oranı da bize var olduklarını gösterdi. Bu yerel seçimde bu kadar kavga etmelerine ve zayıflamasına karşı İYİ Parti'nin belirli bir miktar oy almasından da bunu gördük. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilk turda olmasa bile ikinci turda bu seçmen kitlesinin bir etkisi olabilir.
Asıl büyük belirsizlikse CHP'nin içinin karışması. Burada soru şu: Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş ve Özgür Özel arasında bir centilmenlik anlaşması yapılıp bu üç önemli siyasi figür birlikte hareket edecekler mi?
Çok spekülatif bir iddia bu tabii ama ben CHP’nin şu yapısı içinde, şu profiliyle Mansur Yavaş'ı Cumhurbaşkanı adayı göstermek isteyeceğini sanmıyorum. Ekrem İmamoğlu zaten çok öne çıkan bir Cumhurbaşkanı adayı. O noktada bir güç paylaşımı anlaşması yapıp birlikte mi devam edecekler, yoksa Mansur Yavaş köprüleri atıp CHP'den ayrılıp sağ partileri yanına çekerek ayrı bir cumhurbaşkanlığı kampanyası mı oluşturacak?
İlk sorudaki belirsizlikle bu belirsizlik aslında birbiriyle çok ilişkili. Pekala Mansur Yavaş Cumhurbaşkanı adayı olmak istediği durumda İYİ Parti'yi de biraz güçlendirerek, belki diğer küçük sağ partileri de yanına çekerek en azından bir adaylık kampanyası oluşturabilir. İkinci tura kalır mı? O konuda çok emin değilim ama etkisi olur.
İbre hangi tarafa daha yakınmış gibi gözüküyor geldiğimiz noktada? Çünkü son olarak Mansur Bey'in kurultaydaki çıkışı çok konuşuldu.
Bu tarz kişisel gerilimler siyasette oluyor. Sonuçta bu iki isim de zaten öne çıkmış iki siyasetçi. Çok ciddi popülerliğe sahipler ve ikisinin de pekala cumhurbaşkanı adayı olmak istemelerinde şaşırtıcı bir nokta yok. Rekabet etmeleri de normal. O rekabet arada bir su üstüne çıkabiliyor. O nedenle kurultayda yaşanan gerilimi çok büyütme yanlısı değilim ama gerilimin devam etmesi ve bir polemiğe dönmesi durumunda muhalefetin çok zayıflayacağını düşünüyorum.
Bence bir centilmenlik anlaşması yapılması gerekiyor. Bu üç ismin düzenli olarak görüşüp çıkarlarının rekabetten çok ortaklaşmalarında yattığını görmeleri gerektiğini düşünüyorum. Çünkü otoriter bir rejim var ve üçü ayrıştıkları durumda üçü de aynı anda kaybederler. Bunu umarım önümüzdeki dönemde bu üç önemli siyaset figür de görür.
Cumhurbaşkanı adayı olmak isteyenlerin bence kapılı kapılar ardında artık bunu net bir şekilde ifade ederek güç paylaşım anlaşmasına varacak şekilde müzakereye başlamaları gerekiyor. Ve artık yavaş yavaş bu fikirlerini kamuoyuyla paylaşarak neden cumhurbaşkanı adayı olmak istediklerini ve cumhurbaşkanı olurlarsa şu an seçmenlerin karşılaştıkları önemli sorunları nasıl çözeceklerini anlatmaları gerekiyor.
Muhalefetin şu an yapabileceği şey çözüm önerileri getirmek ve çok hızlı bir şekilde ülkeyi bu girdaptan çıkaracakları mesajını vermek. Cumhurbaşkanı adayı olmak isteyenlerden de ben bunu bekliyorum. Ki seçmen olarak şunu düşüneyim: İki seneye seçim yapıldığı zaman eğer Ekrem İmamoğlu seçimi kazanırsa ekonomi şöyle toparlayacak, Türkiye'nin dış politikası şöyle değişecek, eğitim politikası böyle değişecek, üniversiteler artık şu şekilde yönetilecek... Ve bunlar olduğu zaman Türkiye gerçekten toparlanmaya başlayacak.
Bir noktada adayların artık seçim kampanyalarını başlatmaları gerektiğini mi düşünüyorsunuz?
Bunun adına seçim kampanyası demek belki doğru olmaz ama erken seçim çağrısı yaparken ülkeyi tekrardan düzlüğe nasıl çıkarabileceklerini anlatmaları ve bunu inandırıcı bir şekilde yapmak için iyi bir kadroyu etraflarına topladıkları mesajını vermeleri gerekiyor.
Seçim kampanyası gibi ülkeyi dolaşıp bunu söylemelerine gerek yok. Ama gördüğüm kadarıyla da CHP’deki üç önemli siyasi figür de farklı bahanelerle, farklı vesilelerle Türkiye'yi dolaşmaya başladılar. İmamoğlu bunu Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı olarak yapıyor, Özgür Özel genel başkan olarak CHP'li belediyelerin çeşitli etkinliklerine katılıyor, Mansur Yavaş da Anadolu'da belli yerlere gitmeye başladı…
Önümüzdeki süreçte seçimler açısından bizi nasıl bir takvim bekliyor bizleri?
Erken seçim çağrıları muhalefet tarafından gündeme getirilmeye başlasa da en azından önümüzde iki sene seçim olmayacağını düşünüyorum. En erken 2026 sonbaharı, hatta 2027 ilkbaharı bana gerçekçi geliyor. Dolayısıyla iktidar açısından bir erken seçim gündemi yok, onlar ekonomiyi toparlamaya odaklanacaklar.
CHP’de Yavaş-İmamoğlu rekabetinin devam edeceğini fakat yasak davası gündemde çok öne çıktığı için İmamoğlu cephesinde sürecin biraz hızlanacağını tahmin ediyorum. Belki adaylık isteği kamuoyuyla paylaşılabilir, CHP Genel Merkezi'ne pozisyon alma çağrısı yapılabilir. Bu esnada da iktidar yasak kararı almadan yasak kararını tartıştırmak isteyecek. Önümüzdeki altı ayın bu gündemle geçeceğini tahmin ediyorum.
Turkey recap, Türkiye gündeminden haberler sunarken aynı zamanda Türkiye'de haber yayıncılığını ve gazetecileri desteklemek ve hep birlikte üretmek amaçlarıyla kurulmuş bağımsız bir haber kaynağıdır.
Editoryal ekibimiz tarafından kurulan ve kâr amacı gütmeyen bir dernek olan Kolektif Medya Derneği bünyesinde faaliyet gösteren Turkey recap Türkçe ve İngilizce dillerinde yayın yapar, derinlemesine analizler ve ülke gündemini özetleyen bültenler üretir.
Gonca Tokyol, Şef editör @goncatokyol
Diego Cupolo, Genel yayın yönetmeni @diegocupolo
Ingrid Woudwijk, Yönetici editör @deingrid
Verda Uyar, Dijital büyüme yöneticisi @verdauyar
Damla Uğantaş, Türkçe editörü @damlaugantas
Emily Johnson, İngilizce editörü @emilyjohnson
Azra Ceylan, Ekonomi muhabiri @azraceylani