Araştırma şirketlerinin açıkladığı veriler; Türkiye’de her dört gençten üçünün yurtdışına gitmek istediği ortaya koyuyor.
Son zamanlarda ülkedeki ekonomik kötüye gidişle birlikte giderek daha fazla gündeme gelen bu durumla ilgili olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Mart ayındaki bir konuşmasında özellikle doktorları hedef alarak, “Gidiyorlarsa gitsinler, buralar boş kalmaz” ifadesini kullanmıştı.
“Buralar” boş kalır mı kalmaz mı bilmiyoruz ama Turkey recap’a konuşan Diyarbakırlı ve Şanlıurfalı gençlerse ülkede ekonomiden demokrasiye kadar birçok sorun olduğunu ve artık burada yaşayamayacaklarını söylüyor.
Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde yaşayan Erdem Ayçiçek, 25 yaşında. Ziraat mühendisliği okuyan Ayçiçek, üniversite mezunu olmasına rağmen Gaziantep’te boya badana işleri yapıyor. Türkiye ile Avrupa arasında hayat koşullarını kıyasladığında müthiş bir uçurum bulunduğunu kaydeden Ayçiçek, bu durumun sadece kur açısından Türk Lirası’nın değersizliğiyle ilgili olmadığını, hayat kalitesi, kendini ifade ve özgürlükler açısından da Avrupa’nın Türkiye’nin önünde yer aldığını dile getiriyor.
“Yakın zamanda bizim mahalledeki bir berber dört çocuğu ve eşiyle yurt dışına gitti. Baktığın zaman bu kişi 16-17 senelik esnaf, asgari ücretle çalışanlara göre daha üst kademede. O bile gitti. Asgari ücretin yarısı kiraya gidiyor. Diğer yarısı ile de faturaları ve evin ihtiyaçlarını karşılaman gerek ama zor. İnsanlar bunları görünce ‘Neden Avrupa'ya göre 10 kat daha kötü yaşayayım ki’ diyor. Ben de bu hayalle yaşıyorum.”
Üniversiteden mezun olmasının ardından bir süre iş arayan Ayçiçek’ten başvurduğu yerlerde ‘en az üç yıl’ deneyim istenmiş. Memurluk için sınavlara hazırlanacak parası olmadığını söyleyen genç, ailesine bakmak zorunda olduğunu söylüyor:
“Ziraat mühendisliğine dair hiçbir şeyi yapamadım, bildiklerimi unutuyorum. Niye? Şirketler ‘gel ama asgari ücrete kölem ol, bana hamallık yap’ diyor. E ben hamallık yapacaksam niye okudum ki? Şu an baba mesleğini yapıyorum -inşaat boyacılığı. Çünkü ziraat mühendisliğine göre daha çok kazanıyorum. Çok mu iyi? Değil. Kendi işimi yapmama rağmen ben bile diyorum ki, Türkiye'de işveren olmak yerine Avrupa'da işçi olayım, yaşam kalitem daha iyi olur. Bu yüzden inşaat boyacılığı sertifikası aldım, gidip Avrupa’da çalışmak istiyorum. Sadece ben değil birçok genç bunu düşünüyor, bunu arzuluyor.”
Gazetecilik bölümünden mezun olan 32 yaşındaki Mehmet Uğur Çakıl, ödüllü habere imza atmasına rağmen işten çıkarılmasının ardından sektörde yeni bir iş bulamamış. Bir süre çağrı merkezinde çalışan ancak burada da bankaların verdiği maaş promosyonunu sorunca yine işten çıkarılan Diyarbakırlı Çakıl da yaşadığı tecrübelerin ardından ülkeye dair bir ümidinin kalmadığını ve yurt dışına gitmek istediğini belirtiyor:
“Bunun tek boyutu sadece maddi değil. Türkiye'de enflasyon ve hayat şartları ortada. Ülke çok kötü bir durumda gerçekten. Sosyal medyada bile en ufak bir paylaşımda insanların birbirini yemesi, birbirine hakaretler küfürler etmesi, yaşanan olaylar artık gerçekten bu ülkeden gitmek istediğime kanaat getiriyor. Zaten 20 yıldır belli bir iktidar var. Bu iktidar döneminde hiçbir şekilde insanlar rahat etmedi, huzurlu olmadı, mutlu olmadı. Benim gibi binlerce insanın gitmek istediğini ve fırsatı olanların gittiğini biliyorum.”
“Türkiye'nin düzeleceğine gerçekten kanaat getirsem gitmeyebilirim” diyen Çakıl, gelecek yıl gerçekleşecek seçimlerin önemli olduğunu ve arkadaşlarının seçimden sonra her şeyin düzeleceği umudu taşıdığını dile getirse de umutlu değil.
“Ben Türkiye'nin şu an bir enkaz halinde olduğunu ve iyi yönetilse dahi 15 yılda anca toparlanabileceğini düşünüyorum. Ekonomik anlamda, özgürlük anlamında, demokrasi anlamında çok çok kötü bir durumda. Sokak röportajlarını sıkça izliyorum. Genelde ‘Türkiye'nin en büyük sorunu ne’ sorusuna ‘ekonomi’ cevabı veriliyor. Türkiye'nin en büyük sorunu demokrasidir. Çünkü demokrasi olduğu zaman hukuk da iyi işler, güven ortamı da oluşur, ekonomi de çok iyi durumda olur. Yani en büyük sorun demokrasi olduğu için bu ülkede bazen nefes alamadığımı hissediyorum. Yaşanan olaylar çok çok acı veriyor. Ondan dolayı gerçekten artık kalmak istemiyorum. Gitmeyi düşünüyorum.”
Üniversiteyi bitirene kadar hem okuyan hem de çalışan 32 yaşındaki Serdar Topuz, şu anda beşinci üniversiteye devam ediyor. Daha önce okuduğu bazı üniversiteleri ekonomik nedenlerden dolayı bırakan Diyarbakırlı Topuz’un okulu İstanbul’da ancak sadece sınav dönemlerinde gidebiliyor, çünkü maddi durumu orada yaşamasına izin vermiyor.
Diyarbakır’da organizasyon işleriyle ilgilenen Topuz, daha önce bir proje kapsamında Avrupa’ya gitmiş ve orayı “mükemmel” bulduğunu söylüyor. Türkiye’nin bir ekonomik çıkmazda olduğunu ve kıt kanaat geçinebildiğini kaydeden Topuz da Avrupa’ya gitme planlarını yaklaşan seçimlerin sonuçlarına bağlayanlardan.
“Avrupa'nın hayat standartlarını göz önüne aldım, ailemle de konuştum. Gitmeyi planlıyorum ama seçimlere kadar buradayım. Seçimlerde eğer şu anki mevcut hükümet kazanırsa. Artık baskılar daha da artacak. Öyle bir durumda artık kendi hayatıma yön vereyim deyip Avrupa'ya gideceğim.”
Türkiye’de her şeyin para olduğunu ve insanların psikolojisinin bozulduğunu ifade eden Topuz, “Kaç defa mülakata girdim. Mülakatlara verdiğim parayı toplasam şu an kendime güzel bir iş yeri açmıştım” diyor:
“Hep torpil, hep torpil… Bakanlık, müfettişlik, kaymakamlık, hakimlik sınavlarına girdim. Olmuyor. Bu ülkede adamın varsa bir yere gelirsin, yoksa hiçbir yere gelemezsin. Bu yüzden artık bu ülkede yaşanmıyor. Ben sürekli geleceğimi düşünmek istemiyorum. Standart bir hayatım olsun, küçük bir evim, küçük bir arabam olsun istiyorum. Çocuğuma güzel bir yarın bırakmak istiyorum.”
Topuz’a göre, Türkiye’de Kürt sorununun çözümsüz bırakılması da hayatını etkileyen sorunlardan biri.
“Bir anadil talebimiz var. Irkçılığa maruz kalıyoruz. Bu ülkede hakkını alamıyorsun. Hukuk var ama fiiliyatta geçerli değil. Hukuk uygulanmadığı için ülkede şu an herkesin psikolojisi bozuk.”
Avukat olmasından dolayı yurtdışına gitmeyi düşünmediğini söyleyen 24 yaşındaki Ahmet Yıldırım, gitmek isteyenleri ise anladığını belirtiyor. “Başka bölüm okusaydım ben de giderdim” diyen Diyarbakırlı genç avukat, şimdilik yurt dışı planı kurmasa da yine de emin konuşmuyor.
Avukat olmaya ilkokuldayken babasının polislerle yaşadığı bir durum üzerine karar veren Yıldırım, “Arkadaşlarım sen mi kurtaracaksın Türkiye'yi ya da insanlığı diyebilirler ama şahsım adına bir şeyleri değiştirmek için bu bölümü ilkokulda seçtim ve şu an mutluyum. Geçmişten gelen büyük bir tutkuyla bu mesleği yapıyorum” diyor.
Çalıştığı işyerinde her gün şiddet tehdidiyle karşı karşıya olan bir sağlıkçı ise Yıldırım’la aynı fikirde değil. İsmini vermek istemeyen sağlık çalışanı, bir alışveriş merkezine girdiğinde üstlerinin arandığını ama bir hastaneye insanların üzerinde her türlü tehlikeli araca rağmen rahatça girebildiğini söylüyor. Bu durumununda kendi canlarını tehlikeye atttığını belirten sağlık çalışanı, her gün bir yerlerde arkadaşlarının şiddete uğradığı ve hatta hayatını kaybettiği bir ortamda yurt dışına gitmek dışında bir çarelerinin kalmadığını düşünüyor.
Bültenimizi okuduğunuz için teşekkür ederiz! Henüz abone olmadıysanız ücretsiz olarak abone olabilirsiniz.
Destek olmak için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz.
Önerilerinizi ve eleştirilerinizi bize iletin: info@turkeyrecap.com
Nida Kara, Freelance gazeteci/Editör @Kara__Nida
Erman Çete, Gazeteci @ermancete