Buz dağının görünen ucu, Yenidoğan Çetesi: “Sistem çetelere elverişli”
"Böylesine bir sistemin sorumlusu sadece 47 kişi olamaz"

İSTANBUL – "Ölen evladını hastaneden bisküvi kutusu içinde almış ve o kutuyu kucağında götürmüş…"
Türkiye’de son dönemde yaşanan en büyük sağlık skandallarından biri olarak kabul edilen “Yenidoğan Çetesi” ile ilgili davanın avukatlarından biri, müvekkilinin yaşadıklarını böyle anlatıyor. Cenazesi hastaneden bisküvi kutusuyla alınan Kaya Bebek, kamuoyunda Yenidoğan Çetesi olarak bilinen çetenin dolandırıcılık hikayesinin kurbanlarından sadece biri.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Yenidoğan Çetesi’yle ilgili hazırladığı 1399 sayfalık iddianamede sanıkların İstanbul'daki 112 Acil Çağrı Merkezi'nde çalışan kişilerle ortak hareket ederek bazı bebekleri önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ettirdikleri, bazılarının ölümüne neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları öne sürülüyor.
İlk duruşması 18 Kasım’da başlayan Yenidoğan Çetesi davasının ilk haftasında tutuklu 22 sanık savunmalarını yaptı. Sanıklar savunmalarında usulsüzlükle ilgili bazı iddiaları kabul ederken kasten öldürme gibi suçlamaları ise reddetti. Davanın ikinci duruşması tutuksuz sanıkların savunmalarıyla devam ediyor.
İddianameye göre çetenin faaliyetleri nedeniyle tam 12 bebek hayatını kaybetti. Ancak bunun sadece tek bir davadaki sayı olduğuna dikkat çeken uzmanlar, sistemin yapılan usulsüzlüğe uygun ortam sağladığını ve savcılıklara yapılan yüzlerce yeni şikayet olduğunu belirtiyor: Bu dava, buz dağının sadece görünen yüzü olabilir…
112: Şirketlere bebek servisi
Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Alpay Azap, “Yenidoğan Çetesi”yle gün yüzüne çıkan durumun sistemin bir açığı olmadığını, sistemin hali hazırda bunu yapmaya elverişli olduğunu söylüyor. "Burada olan 112 nakil merkezinde yoğun bakım ihtiyacı olan bebekleri yönlendiren bazı çalışanların hastaları para karşılığında sürekli belli hastanelere yönlendirmesi,” diye başlıyor yaşananı anlatmaya.
“Bu hastanelerin ortak noktası ise yenidoğan yoğun bakım hizmetlerini aynı taşeron şirkete devretmiş olmaları. Yani aslında 112 bebekleri bir şirkete servis ediyor diyebiliriz. Sonrasında bu şirket SGK’dan [Sosyal Güvenlik Kurumu] ve hasta sahiplerinden para alabilmek için tıbben gerekmeyen ve hatta hatalı tedavi-takipleri yapıyor.”
TTB Başkanı Azap’ın verdiği bilgiye göre Türkiye’de yenidoğan yoğun bakım yataklarının yüzde 52’si özel hastanelerde yer alıyor. SGK’nın yenidoğanlar konusunda kamudan çok özel hastanelerden hizmet aldığını belirten Azap, bu noktada sıkı denetimlerin caydırıcı cezalarla desteklenmesinin gerekliliğine dikkat çekiyor.
“Maalesef cezalar caydırıcı değil. SGK önceden anlaşmasını bir süreliğine iptal ediyordu, o hastaneden hizmet almıyordu. Ama artık sadece para cezası var. Zaten ceza olarak ödediğinden çok fazlasını kazanan bir hastane ne diye kendine çekidüzen versin ki."
İstanbul’un dışına taşan soruşturma
İddianamede örgüt lideri olmakla suçlanan doktor Fırat Sarı, savunmasında yoğun bakıma daha çok hasta getirilmesi için acil servise para verdiğini kabul etmiş ve "İstanbul’da her taraf işletme. Benden önce de birçok kişi bu işi yapıyordu … Bu sistemi ben keşfetmedim, bu sistem zaten vardı" diye konuşmuştu.
Azap, "Başka çeteler de olabilir mi" diye sorulduğunda, "Anlatmaya çalıştığım gibi sistem yeni çetelere çok elverişli” cevabını veriyor. “Ne kadar sıkı denetleseniz de bunu sıfırlamanız mümkün değil. Bunu önlemenin basit ve etkili yolu SGK’nın özelden hizmet alımının durdurulması."
Davayı başından bu yana takip eden avukat Kadriye Sakarya, Turkey recap'a yaptığı açıklamada savcılıklara 400'ün üzerinde ihbar geldiğini ve soruşturmaların başladığını belirtiyor. "Bebeklerin göz göre göre ölüme itildikleri bir dava... Böyle bir vahşete daha önce tanık olmadık, çok yazık" diyor Sakarya.
Konuyla ilgili TBMM’de kurulan komisyonun üyesi olan ve duruşmaları ilk günden beri takip eden CHP İstanbul Milletvekili Turan Taşkın Özer de durumun sadece İstanbul’la sınırlı olmadığını ve başka şehirlerden de benzer çetelerin varlığına dair ihbarlar geldiğini söylüyor.
“Şu anda yargılanan sanıkların farklı illerde irtibatlı oldukları kişilerle aynı mahiyette suçları işledikleri iddiasıyla mahkemeye gelen bir mektup var” diyen Özer, konunun savcılığa intikal ettiğini ve takipçisi olacaklarını belirtiyor. Kendisi de avukat olan Özer’e göre İstanbul’daki davada da yargılamanın kapsamı genişletilmeli ve ihmali ile sorumluluğu bulunan diğerleri de davaya dahil edilmeli.
“Denetimleri düzgün yapmayan, yapılan denetimler sonucu gerekli yaptırımları uygulamayan bakanlık bünyesinde kim varsa, bununla birlikte usulsüzlüklerin olduğu hastanelerin sahipleri ve yönetim kurulları bu davaya dahil edilmeli. Çünkü bu birbiriyle bağlantılı büyük bir sistem. Bebeklerin öldüğü, sakat kaldığı, ailelerin mağdur edildiği, travmaların yaşandığı ve devletin zarar uğratıldığı böylesine bir sistemin sorumlusu sadece 47 kişi olmaz."
TTB Başkanı Azap’a göre de yaşananların sorumlusu sadece 47 kişi değil, sistemin ta kendisi. "Bu olay devlet eliyle özelin beslendiği, kamu kaynaklarının giderek tekelleşen bir avuç sermaye sahibine aktarıldığı bir sistemin sonucu” diyor Azap. “Sağlıkta özelleştirme çürüme ve ölüm getiriyor. 2008’den [özelleştirmelerden] önce dünyanın en kötü niyetli insanları Türkiye’de toplansa bile böyle bir çete kuramazlardı.”
Turkey recap, Türkiye gündeminden haberler sunarken aynı zamanda Türkiye'de haber yayıncılığını ve gazetecileri desteklemek ve hep birlikte üretmek amaçlarıyla kurulmuş bağımsız bir haber kaynağıdır.
Editoryal ekibimiz tarafından kurulan ve kâr amacı gütmeyen bir dernek olan Kolektif Medya Derneği bünyesinde faaliyet gösteren Turkey recap Türkçe ve İngilizce dillerinde yayın yapar, derinlemesine analizler ve ülke gündemini özetleyen bültenler üretir.
Gonca Tokyol, Şef editör @goncatokyol
Diego Cupolo, Genel yayın yönetmeni @diegocupolo
Ingrid Woudwijk, Yönetici editör @deingrid
Damla Uğantaş, Türkçe editörü @damlaugantas
Emily Johnson, İngilizce editörü @emilyjohnson
Azra Ceylan, Ekonomi muhabiri @azraceylani