Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çadırlardaki depremzedelerin tamamının konteyner kentlere yerleştirildiğini söylediğinde takvimler 24 Ağustos’u gösteriyordu. Aradan geçen sürede çadırlarda hiçbir depremzedenin kalmadığı birçok hükümet yetkilisi tarafından da tekrar edildi ancak Turkey recap’in depremin yıldönümü yaklaşırken son haftalarda konuştuğu Hataylıların birçoğu hala çadırlarda yaşıyordu.
6 Şubat depremlerinin üzerinden neredeyse bir yıl geçmişken kamuoyunun ve medyanın ilgisi azalsa da deprem bölgesindeki problemler devam ediyor. Depremden en çok etkilenen yerlerden biri olan Antakya’da vatandaşlar kent merkezindeki istihdam olanaklarının kısıtlı olduğunu ve altyapı problemlerinin sürdüğünü söylerken, acil ihtiyaçlar sorulduğundaysa kışlık kıyafet ve bot yanıtını veriyor.
Bunların yanı sıra şehirdeki sağlık sistemi de henüz normale dönmüş değil. Birçok hastanenin yıkıldığı ya da zarar gördüğü Antakya’da belli uzmanlık dallarında doktor bulmak mümkün olmazken sağlık hizmetlerinin büyük bölümü hâlâ sahra hastanelerinde sürdürülüyor. Toplu taşımanın henüz tam randımanlı çalışmadığı, yolların birçok noktada kapalı ya da hasarlı olduğu kent merkezinde yaşayanların bir diğer sorunu ise neredeyse her gün yaşanan elektrik kesintileri.
Yasa dışı çadır, yasa içi yokluk
Cuma Zubi, St. Pierre Kilisesi yakınlarındaki mahallelerden birinde, bir zamanlar evinin olduğu alana kurduğu çadırda eşi ve dört çocuğuyla birlikte yaşıyor. Depremden önce pazarcılık yapan Zubi, şimdiyse geçimini şehri çevreleyen enkazlardan çıkardığı metalleri satarak kazanıyor. Altı kişilik ailenin tek geliri bu.
Zubi’nin 17 ve 16 yaşlarındaki iki büyük oğlu depremden sonra okulu bırakmış. Saatlerce enkaz altında kalan çocuklar, ne dense de bir daha herhangi bir binaya girmek istememiş.
Ailenin küçük çocukları hâlâ okula gitmeye devam ediyorlar, dersler bittiğinde döndükleri çadırınsa elektrik ve suyu yok. Zubi, belediyenin “yasa dışı” olduğu gerekçesiyle çadırın elektriğini yeni yıldan birkaç gün önce kestiğini söylüyor:
“Çadıra yasakmış elektrik vermek, trafoyu komple söktüler. Üzgünüz, öfkeliyiz ama ne yapalım. Ben bu çadırı söktüm, nereye gideceğim? Sokakta mı kalacağım? Bari burada başını koyuyorsun bir yere, zor ama dışarıda nerede kalacaksın, kalamazsın.”
Yardım grupları Antakya’da düzenli olarak dağıtım turları düzenlediklerini anlatıyor; çoğunlukla da kışlık kıyafetler, ayakkabılar, battaniyeler, elektrikli ısıtıcılar ve bebek bezi ile mamalar talep ediliyor. Yardımlara ihtiyaç duyan vatandaşların çoğu çadırlarda yaşıyor.
Hâlâ çadırlarda yaşayanlar olmasının en büyük sebeplerinden bir tanesi, dar gelirli vatandaşların “kira yardımını” kaybetme endişesi.
Depremler sonrasında evini kaybeden ya da evi orta-ağır hasar gören vatandaşlara iki seçenek sunuldu. İsterlerse konteyner talep edebilir ya da bir yıllığına aylık olarak verilen kira yardımını alabilirlerdi. İstihdam olanaklarının kısıtlı olduğu şehirden ayrılamayan ve başka geliri olmayan birçok kişi kira yardımını seçti.
AFAD’ın verdiği “Afetzede Barınma Desteği” kapsamında ev sahipleri aylık 5.000 TL, kiracılar ise 3.000 TL ödeme alıyor. Her ne kadar bu desteğin gelecek yıla uzatılacağı ve miktarın artırılacağı konuşulsa da Hatay Valiliği’nin Turkey recap’e verdiği son bilgiye göre hâlâ üzerinde görüşülen güncelleme henüz netleşmiş değil.
Ekonomik boyutun yanı sıra Turkey recap’e konuşan birçok kişi güvenlik problemleri ve yetersiz yaşam standartları nedeniyle konteyner kamplara yerleşmek istemediklerini, diğerleri ise hükümetin bölgedeki binaların ve arsaların konumlarına dair değişen politikaları nedeniyle “topraklarını” terk etmekten korktuklarını söylüyor.
CHP Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu da hükümet yetkililerinin iddia ettiğinin aksine Hatay’da hâlâ çadırda yaşayan insanlar olduğunu belirterek bunun sebeplerinden birinin de az hasarlı binalara onarım desteği verilmemesi olduğunu savunuyor:
“Az hasarlı binalar için destek verilmedi. Tamir için parası olmayanlar devletten bir destek almıyor, konteyner hakları da olmadığı için bahçelerinde ya da köylerde kalıyorlar. Hükümetin ‘çadırda kalan yok’ derken kastettiği binası hasarlı [orta ve çok] olup da kira yardımı almayanlar. Hâlâ çadırda kalan binlerce insan var.”
Mullaoğlu, son aylarda kentte neler değiştiği sorulduğundaysa “hiçbir şey” yanıtını veriyor:
“Hatta daha kötüye gitti. Barınma sorunu çözülmedi. Henüz binalar da yıkılmadı. Şubat-Mart’ta anca yıkım tamamlanır deniyor ama daha temeller alınmıyor, sadece toprağın üzerindeki bölümler yıkılıp alınıyor. Rezerv alan konusunda büyük bir kafa karışıklığı var. İşi olmayanların ne yapacağı belli değil. Hiçbir şey çözülmediği gibi ne olacağına dair bir bilgileri de yok insanların. Bir sahip çıkılmama duygusu hâkim şehirde.”
Depremler sonrasında Hatay nüfusunun yaklaşık üçte biri kenti terk etti. Turkey recap’e bilgi veren Hatay Valiliği, kentten ayrılanların üçte ikisinden fazlasının geri döndüğünü söylese de, Mullaoğlu daha fazla kişinin dönmek istediğini ancak olumsuz şartlar nedeniyle bundan vazgeçtiğini savunuyor:
“İnsanlar dönmek istiyor ama döndükten sonra hayatlarını nasıl devam ettirecekler. İş imkânı yok, okul yok, kalacak yer yok. Bunlar çözülmeden dönüşler artmaz. Ve bu da hızlı yapılmalı ki [göç] kalıcılaşmasın.”
Hükümet ihtiyacı
AKP Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman, depremlerin birinci yılına yaklaşırken kentteki durumun nasıl olduğu sorulduğunda söze yaşanan felaketin büyüklüğünü hatırlatarak başlıyor:
“Biliyorsunuz ki başımıza gelen bu deprem asrın felaketi ve yıkım çok büyüktü. Ama insanüstü bir çaba gösteriyoruz, Cumhurbaşkanımız da bu konuyla doğrudan ilgileniyor ve birçok şey yaptık, önümüzdeki günlerde de daha fazlasını yapacağız.”
Hatay’ın Defne ilçesindeki bir kafede buluştuğumuz arkadaş grubu ise bu sözleri birçok kez duyduklarını söyleyerek gerçekçi bulmuyor. Kentte en çok neye ihtiyaç olduğu sorulduğunda hepsi bir ağızdan cevap veriyor: Bir hükümete ihtiyacımız var, bizim ihtiyaçlarımızı gözetecek bir hükümete.
Tamamı Hataylı olan ve depremde akrabalarını, yakınlarını kaybeden grup, 6 Şubat’tan bu yana kentteki yardım dağıtımı çalışmalarında aktif bir şekilde yer alıyor. Sosyal medyada düzenledikleri kampanyalar ya da kişisel iletişimleriyle ihtiyaç sahipleri ile bağışçıları buluşturup yardımları iletme görevini üstlenen grubun iki üyesi Turkey recap’e biraz daha bilgi veriyor.
Kentte hâlâ faaliyet gösteren az sayıda kurumdan birinde rehber öğretmen olarak çalışan 31 yaşındaki Dünya Akın, yardım dağıtımı sırasında yaşadıklarını, “Hükümet bizim hükümetimiz ama değilmiş gibi davranıyor. Biz sanki başka bir ülkenin vatandaşıyız ve savaş halindeyiz. Yardımların yetersiz olması bir yana biz sorumluluk aldığımızda da sanki düşmanmışız gibi davranıyorlar” diye anlatıyor.
Ekibin yardım dağıtımı için kullandıkları kişisel araçlar birçok kez polis tarafından durdurulmuş, birçok sefer de arama yapılacağı gerekçesiyle yardım kolileri parçalanmış.
Birleşmiş Milletler (BM) kurumları depremin ilk altı ayında deprem bölgesinde altı milyondan fazla kişiye yardım ulaştırmış, BM Türkiye Mukim Koordinatörü Alvaro Rodriguez de Ağustos ayındaki açıklamasında ülkede hala dört milyonu çocuk, dokuz milyondan fazla insanın yardıma ihtiyaç duyduğunu kaydetmişti.
Dünya Akın, sahadaki bir yıla yakın deneyimlerine dayanarak Antakya’da kalan nüfusun ancak onda birinin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilir durumda olduğunu düşünüyor:
“Biz aile olarak kendimizi geçindirebiliyoruz ama herkesin böyle bir imkanı yok. Kış geldi ama birçok kişinin uygun kıyafeti yok, hâlâ terlikle dolaşanlar var. Şehirde birçok sokak hayvanı var, mama bulamıyoruz, köpekler birbirini parçalıyor. Uyuz, bit, pire, kene, egzama… Kime sorsanız var ama ilaç yok.”
Gönüllü yardım dağıtım grubunun bir diğer üyesi olan 29 yaşındaki Esen Utkan, konu ilaç ve sağlık sisteminden açılınca 10 yaşındaki kız kardeşini nasıl defalarca “su zehirlenmesi” sebebiyle hastaneye ulaştırmaya çalıştıklarını anlatıyor. Hatay’da çeşmelerden akan su her ne kadar kentin su idaresi ve devlet yetkilileri tarafından güvenli olarak ilan edilse de, Türk Tabipler Birliği (TTB) Ekim ayında yaptığı açıklamada merkezi sistemden ya da kuyulardan gelen suların içilmemesi uyarısında bulunmuştu.
“Kız kardeşim üç kere sudan zehirlendi ama ne araç bulabildik ne otobüs,” diye başlıyor Utkan:
“Taksi tutup hastaneye götürdük -bildiğimiz tek düzgün yer orası, diğer yerlerde birçok şey eksik. Özele götürdüğümüz için hep para verdik. Ben verebiliyorum ama veremeyen var. Biz çevremize diyoruz ki aman hasta olma, olursan hastane yok çünkü bizim için. Ülkemizin ayıbı bu.”
Utkan, depremde yazın evlenmeyi planladıkları nişanlısını kaybetmiş, yaşanan sıkıntılardan ve neler yapılması gerektiğinden bahsederken birlikte geçirdikleri son geceyi hatırlıyor:
“Ben nişanlımla kahvaltıya gidecektim işten önce, gece birlikteydik ama depreme uyandım ve onu kaybederek uyandım. Sevdiklerimizi geri getiremeyiz ama şehrimizi yeniden kurmak için bir şeyler yapabiliriz. Bunu sevdiklerimize borçluyuz. Ben bu acılara rağmen elimi taşın altına koyabiliyorsam bu terk edilmişlik neden?”
Turkey recap, Türkiye’deki haber medyasını ve gazetecileri desteklemek, ileri taşımak için İstanbul’da kurulmuş bağımsız bir haber platformudur. Turkey recap, kâr amacı gütmeyen bir dernek olan Kolektif Medya Derneği bünyesinde faaliyet göstermekte ve editöryal ekibimiz tarafından hazırlanmaktadır.
Gonca Tokyol, Şef editör @goncatokyol
Diego Cupolo, Genel yayın yönetmeni @diegocupolo
Ingrid Woudwijk, Yönetici editör @deingrid
Verda Uyar, Dijital büyüme yöneticisi @verdauyar
Sema Beşevli, Stajyer editör @ssemab_
Onur Hasip, Stajyer editör @onurhasip