“İran İslam Cumhuriyeti, artan protestolarla birlikte yurtdışındaki İranlı gazetecileri eskisinden daha fazla rahatsız ediyor. Ülkedeki kontrolünü kaybetti, tehditlere ve sindirmelere yöneldi. Gazetecilerin İran dışında bile faaliyetlerini sürdürmesini istemiyor, bilgi akışının serbest kalmasını korku yaratarak engellemeye çalışıyor.’’
Üç yılı aşkın bir süredir Türkiye’de geçici koruma statüsünde yaşayan Ali Amir Heidari, İran’da yaşanan son protestolardan sonra eylemlerin sesini duyurmak için yaptığı rejim karşıtı haberlerin ardından yaşadıklarını böyle özetliyor.
İran yönetiminin gazetecilere dönük baskısı da, Heidari gibi gazetecilerin baskılardan kurtulmak için ülkesini terk etmesi de yeni bir durum değil. Heidari, tutuklanma ve idam tehditlerine karşın ülkesini terk eden onlarca gazeteci ve aktivistten sadece biri. Bu kişilerden bir diğeri de gazeteci Mesud Akhtarani Tehrani. Tehrani rejime muhalif haberler yaptığı için baskı görmüş ve ardından Heidari gibi İran’dan ayrılmak zorunda kalmış.
“Şimdi ülkemin insanları İslam Cumhuriyeti yönetiminin zulmüne karşı savaşıyor” diyen Tehrani, İranlı gazeteciler olarak yaşananları dış dünyaya yansıtmak ve İran'da olup bitenler hakkında dünyaya bilgi vermekle yükümlü olduklarını söylüyor ancak bu ‘sorumluluk’ tehditleri de beraberinde getiriyor. Tehrani’ye göre İran yönetimi ülkede tansiyonun yükseldiği zamanlarda sadece ülkedeki gazetecileri değil, ülke dışında yaşayan ancak ürettiği haberler veya yayınlar yoluyla rejimi eleştirmeye devam edenleri de baskı altında tutmaya çalışıyor.
Toplumsal hareketliliğin arttığı zamanlarda haberleşme araçlarının kullanımını ve internet erişimini sınırlayan İran yönetimi, bilgi akışının sağlanmaması adına gazetecileri kontrol altına almak için de çabalıyor.
Son olarak Mahsa (Jina) Amini’nin ahlak polisleri tarafından öldürülmesiyle başlayan ve 16 Eylül 2022 tarihinden beri devam eden protestolarda en çok hedef olan grupların başında yine gazeteciler geliyor. Onlarca göstericinin öldüğü, yüzlercesinin yaralandığı gösterilerde binlerce protestocunun ise tutuklandığı belirtiliyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (RSF) verdiği bilgiye göre, 19 Ekim tarihine kadar protestolar sırasında tutuklanan gazetecilerin sayısı 41’e ulaştı.
İran, protestolar öncesinde de RSF’in hazırladığı 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde basın özgürlüğü açısından 180 ülke arasında 178. sırada yer alıyordu.
Aldığı kırbaç cezasının ardından İran’dan kaçan gazeteci Aliasghar Kourosh Zemani, ülkedeki durumu, "İran'da sistem, tüm medyayı elinde tutuyor. Özel bir medya kuruluşu veya TV bulamazsınız. Yayın yapan bütün mecralar hükümete bağlı. Bir senaryo veriyorlar, 'Bunları paylaş' diyorlar ve paylaşılıyor” diye özetliyor: “Bir film gibi aslında… Güç ve para onların elinde olunca medya da onların elinde oluyor."
Zemani, 2014 yılında Türkiye'ye iltica etmesinin ardından takip edildiğini düşünerek gazeteciliğe dört yıl ara vermiş. 2018 yılından sonra mesleğine kaldığı yerden devam eden İranlı gazeteci, şu sıralar Londra'daki Keyhan gazetesinde makale yazıyor ve İngiltere'deki Bayan ağında TV programı sunuyor.
İran’daki gazeteciler kadar ülkeden ayrılanların da tehdit ve baskılara maruz kalmaya devam ettiğini kaydeden Zemani, “Birçok gazeteci ya kayboldu ya da kaçırıldı. Burada çalışmak çok zor. Rejimden hala korkuyoruz” diyor. Zemani’nin bu korkusunun arkasında İran'ın daha önce çeşitli operasyonlarla ülkeye götürdüğü ve farklı cezaları infaz ettiği gazetecilerin hikayesi yatıyor.
İran'da hükümet karşıtı gösterileri kışkırtmak ve casuslukla suçlanan ve Fransa'da yaşayan gazeteci Ruhullah Zem, 2019 yılında yakalanıp İran'a götürülmüş, ardından 2020 yılında asılarak idam edilmişti. Yine 2018 yılında İran rejimine muhalif olduğu için hakkında kırbaç cezası olan gazeteci Arash Shoashargh'un Van'da kaybolduğu basına yansımış, aylar sonra ise İran'daki bir cezaevinde tutuklu olduğu ortaya çıkmıştı.
İran, sadece gazetecileri değil gazetecilerin çalıştığı kurumları da zaman zaman hedef gösteriyor. Son 4 yıldır VOA, Andishe TV, Radio Farhang Gutenberg, Iran International ve Afghanistan International TV gibi Farsça yayın yapan çeşitli medya kuruluşlarında çalışan Heidari, aralarında bu kurumların da olduğu birçok yayının İranlı üst düzey yetkililer tarafından hedef alındığını söylüyor:
“İran İslam Cumhuriyeti hükümeti, şu anda çalıştığım medyaya karşı şiddetli bir yaklaşım sergiliyor ve serbest bilgi akışına müsamaha göstermediği için İran Uluslararası TV ağının tüm personelini terörist olarak nitelendiriyor. Bu nedenle, şu anda Türkiye'de risk altındayım ve İslam Cumhuriyeti istihbaratının Türkiye'de bana yönelik herhangi bir saldırıda bulunması olası.’’
Heidari, tehdit altında olanların sadece Türkiye’deki İranlı gazeteciler değil, evdeki aileleri de olduğunu belirterek akrabalarının ve aile üyelerinin defalarca polis tarafından sorgulandığını dile getiriyor.
Şu sıralar Amad News ve DORR TV gibi mecralara çalışan ve rejimin baskılarına değinen, ülkedeki geçmiş protestoları ele alan bir belgesel çalışmasına da imza atan Tehrani de İran’daki ailesinin hala baskı ve tehditlere maruz kaldığını anlatıyor:
“Ailem üzerinde ağır baskılar var, son aylarda özellikle protestolar sırasında tutuklanan akrabalarım ve aile üyelerim oldu. Ben ülkeden çıktıktan sonra İran İslam Cumhuriyeti defalarca benim aleyhimde yayınlar yapmaya çalıştı ve ayrıca Fars adlı güvenlik haber ajansında yurtdışında tutuklandığımla ilgili yanlış haberler yayınladı.”
Zaman zaman bilinmeyen numaralardan aranan, şiddet içerikli görseller gönderilen gazeteciler tehdit edilirken en çok kullanılan yöntem sosyal medya ağları. Gazeteciler, bu ağlarda çoğu gerçek olmayan profiller üzerinden yazılı veya sesli olarak ölümle tehdit edildiklerini dile getiriyor. Öyle ki Tehrani, yaşadığı kentte bu tehditlerin artmasından endişe duyarak Cumhuriyet Başsavcılığı’na da şikayette bulunmuş
Tehditlerin çoğunun kendisi ve ailesine verilecek zararlarla ilgili olduğunu ifade eden Zemani, bunlar karşısında psikolojilerinin kötü etkilendiğini ve evden rahatça çıkamadıklarını dile getiriyor.
Turkey recap’in görüştüğü İranlı gazeteciler, Türkiye’den ayrılarak kendileri için daha güvenli olacağına inandıkları başka bir ülkeye gitmek istiyor. Türkiye’de güvenliklerinin sağlanması ve gidişlerinin hızlandırılmasını talep eden gazeteciler, iki meslektaşlarıyla birlikte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ulusal ve uluslararası medya kuruluşlarına da durumu anlatan birer mektup göndermiş.
Mektubu gönderdikleri Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ve Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) gibi kurumlardan kendilerine bir cevap gelmediğini belirterek “Neden bizi duymuyorlar? Onlar sesimizi duymazsa kim duyacak” diye soran Zemani’ye, Tehrani de şu sözlerle katılıyor:
“Türkiye'de düzenli olarak ölümle tehdit ediliyorum. Açıkçası, mevcut tehditler ve riskler, güncel olaylara tam olarak odaklanmamızı ve doğru bir şekilde yansıtmamızı da engelliyor. Meslektaşlarım ile benim işimizi düzgün yapabilmek için güvende olmaya ve desteğe ihtiyacımız var.”
Turkey recap’in ulaştığı TGS temsilcileri, söz konusu mektubun kendilerine ulaştığını ancak muhatap olarak Cumhurbaşkanlığı’nın gösterildiğini belirterek, “doğrudan muhatap edilmedikleri bir konuda nasıl yardım edebileceklerini bilmediklerini, ancak gazetecileri tanıyıp yardımcı olmayı istediklerini” söyledi. RSF yetkilileri de mektubun kendilerine ulaştığını ve konuyu kurumun merkezine ilettiklerini paylaştı.
Türkiye’de yaşayan İranlı gazetecilerin tehdit iddialarıyla ilgili ulaştığımız İran İslam Cumhuriyeti Erzurum Başkonsolosluğu ise bu konuyu ne kabul edebileceklerini ne de reddedebileceklerini ifade etti.
Son olarak görüşüne başvurduğumuz The Independent muhabiri İranlı-Amerikalı gazeteci Borzou Daragahi ise İran’da gazetecilerin rejime muhalif sayılabilecek köşe yazıları, analiz veya söyleşiler yayımladıklarında değil gizli araştırmalara yöneldikleri zaman başlarının belaya girdiğini söyledi.
İran yönetiminin asıl önemsediği şeyin bir zamanlar “onlardan olan” ve önemli belge ya da bilgilere sahip olan kişilerin taraf değiştirmesi olduğunu kaydeden Daragahi, “Eğer bir zamanlar onlardan birisiysen; gazeteci, general, basın sorumlusu ya da oyuncu olabilirsin, bir zamanlar kulübün bir parçasıysan ve taraf değiştirmeye karar verdiysen yurtdışında da peşinden geleceklerdir, takip ettikleri insanlar onlar” diye konuştu.
Türkiye’de de çalışan ve Foreign Media Association (Yabancı Medya Derneği - FMA) üyesi olan Daragahi, daha önce Türkiye’deki İranlı gazetecilerin tehdit edildiğine dair bir iddia duymadığını belirterek, “Benim fikrime göre İran aslında gazetecileri çok da önemsemiyor. Önemsedikleri şey erişimi olan insanların yurtdışına gitmesi. Devlet sırlarına erişimi olmayan bir gazetecinin sadece hareketin içinde yer aldığı için başına bir şey geleceğini sanmıyorum. Çünkü bence rejimin bakış açısından ülkeden gitmiş olmaları iyi bir şey, bırakın yurtdışında yaşasınlar, burada olmalarındansa dışarıda olmaları daha iyi diye düşünüyorlar” yorumunda bulundu.
Bültenimizi okuduğunuz için teşekkür ederiz! Henüz abone olmadıysanız ücretsiz olarak abone olabilirsiniz.
Destek olmak için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz.
Önerilerinizi ve eleştirilerinizi bize iletin: info@turkeyrecap.com
Nida Kara, Freelance gazeteci/Editör @Kara__Nida
Erman Çete, Gazeteci @ermancete