Adalet Bakanlığı’nın ülkedeki suç oranlarına dair yayımladığı istatistiklere göre, çocuğa karşı cinsel istismar suçunda geçen yıla oranla yüzde 33’lük artış yaşandı. Çocuk istismarı alanında her ne kadar en tepki çeken durum cinsel istismar olsa da, bu tek yönlü değil.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekilleri Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, çocuk yoksulluğunun ve yarattığı çok yönlü şiddetin nedenlerinin açığa çıkarılması amacıyla Meclis’e verdiği teklifte, Türkiye’nin Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri arasında çocuk yoksulluğunda ilk sırada olduğunu belirtiyor.
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu, UNFPA Türkiye’nin, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü iş birliğinde hazırladığı “Türkiye’de Çocuk Yaşta, Erken ve Zorla Evlilikler: 1993- 2018 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmaları Veri Analizi” raporuna göre, Türkiye’de 18-45 yaş arasındaki her 5 kadından 1’i çocuk yaşta evlendi. Çocuk yaşta evlenen her 3 kadından biri ise yine çocuk yaşta anne oldu. Çocuk yaşta evlenen kadınların yarısı da şiddete maruz kaldı.
Sadece geçtiğimiz hafta içerisinde, İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’nin henüz altı yaşındayken 29 yaşındaki mürit Kadir İstekli’yle ‘evlendirilerek’ yıllarca cinsel istismara maruz bırakılmasına ilişkin dava ertelendi. Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde idrar yollarındaki rahatsızlığı nedeniyle hastaneye geldiği iddia edilen 16 yaşındaki çocuk doğum yaptı. Savcılık olayla ilgili soruşturma başlattı.
Kilis'te kayıp olan ve her yerde aranan 9 yaşındaki G. M.’nin cansız bedeni, evlerinin yan sokağında iki katlı evde, su kuyusunda boynuna iple briket bağlanmış halde bulundu. Polis ekipleri, kaçmaya çalışan şüpheli H.B'yi yakaladı, olayla ilgili soruşturma başlatıldı.
Kriz anlarında en kırılgan gruplar içerisinde olan çocuklar için durum, deprem bölgesinde de pek farklılık göstermiyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürü Musa Şahin, 6 Şubat’ta Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçesinde gerçekleşen depremlerden 4.6 milyon çocuğun etkilendiğini belirtirken; Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) Çocuk Hakları Meclisi üyesi Hatice Göz, deprem bölgelerinde yaşayan çocukların hastalık ve istismarla karşı karşıya olduğunu ifade etti.
Hem Meclis'te cinsel istismar komisyonuna bilgi veren UNICEF temsilcileri tarafından hem de Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın raporunda, depremlerden sonra çocuk yaşta ve zorla evliliklerin artacağına dair risk tespit edildiğine işaret ediliyor. Uluslararası Çalışma Örgütü’ne (ILO) göreyse, deprem bölgesinde kayıt dışılık ve çocuk işçiliğinde artış bekleniyor.
TBMM Deprem Araştırma Komisyonu bin 118 kayıp çocuk bildirimi yapıldığını açıklarken; Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği, depremzede çocukların tarikatlar tarafından İstanbul Beykoz’da villalara yerleştirildiği yönündeki iddiaları yargıya taşımıştı. Diyanet tarafından yapılan “Evlatlık çocukla evlenebilirsiniz” açıklamasının yanında, enkaz altından kurtarılan bir çocuğun ise hastanede cinsel istismara uğradığı belirtilmişti.
Çocuk istismarına dair verilere kapsamlı olarak ulaşımın oldukça zor olduğunu belirten uzmanlar, suç oranında yaşanan artışın istismar eyleminin kendisinden mi yoksa eyleme dair başlatılan işlemlerden mi kaynaklandığının açık olmadığını ifade ediyor. Hükümetin, çocuğun üstün yararını korumaya yönelik politika üretme eksikliğine ek olarak, yetkililerin bu durumu aklayan söylemlerde bulunması ve ‘cezasızlık rejimi’ de yaşanan artışın sebepleri arasında.
“Çocuk temelli yaklaşımlar çok önemli”
Çocuğa ve kadına karşı şiddetle mücadele alanında çalışmalar yürüten Travma ve İyileşme Derneği kurucusu Uzman Psikolog Senem Gözel, ‘istismarcıların aklandığı, hükümet tarafından bu yönde söylemlerde bulunulduğu ve İstanbul Sözleşmesi'nden geri çekildiği bir atmosferin’ çocuk istismarına da yansıması olduğunu ifade ediyor.
“Bu artış çok da şaşırtıcı değil, çünkü hükümetin çocuk istismarına karşı ciddi bir çalışma yürütmediğini görüyoruz. Çalışma yürütmemenin yanında, dönem dönem devlet yetkililerinden çocuk istismarını aklayan söylemlere şahit oluyoruz. Ensar Vakfı olayları, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın çocukların evlendirilerek istismar edilmesiyle ilgili söylemleri buna örnek verilebilir. En güncel örnek de, İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’nin henüz altı yaşındayken 29 yaşındaki mürit Kadir İstekli’yle ‘evlendirilerek’ yıllarca cinsel istismara maruz bırakılmasına ilişkin davada sanık avukatının Ak Parti'den meclis üyesi olması çok bariz bir örneklerden biri.”
Çocuk istismarını önlemede kadınları ve çocukları koruyan politikalar, güçlenen sivil toplum ve denetim mekanizmaları, çocukların eğitimine devam etmesinin sağlanması gibi yaklaşımların çok önemli olduğunu belirten Gözel, deprem sonrası süreçte de çocukları her boyutuyla istismardan korumak adına yapılması gereken en önemli şeyin eylemin dinamiği de göz önüne alınarak, önleyici politikalar olması gerektiğini belirtiyor.
“Cezasızlık bir rejim şeklinde”
Çocuk hakları ve özgürlükleri alanında çalışmalar yürüten FİSA Çocuk Hakları Merkezi’nden Ezgi Koman, hak temelli ve çocuk haklarını göz önünde bulundurarak veri oluşturma sisteminin olmayışına değinerek, bu yüzden yayımlanan resmi verilerin yorumlanmasının oldukça zor olduğunu ifade ediyor.
“Söz konusu veriler adli veriler olduğundan, biz buradan çocuğa yönelik cinsel istismar eyleminde mi artış var; yoksa çocuğa yönelik cinsel istismar olaylarının ihbarında mı artış var çıkarımına tam olarak varamıyoruz aslında. Biz bu tür verilerle ilgili sorun yaşıyoruz; çünkü hak temelli, çocuk politikalarını etkileyecek bir veri sistemi yok. Bu yüzden bu veriyi çok da yorumlayamıyoruz. Fakat şunu söyleyebilirim, hala bu kadar çocuk cinsel şiddete maruz kalıyorsa elbette bir politika eksikliği söz konusu. Türkiye, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni 1990 yılında imzaladı. O tarihten itibaren çocuğa yönelik her türlü ihmal, istismar, kötü muameleden çocukları koruması gerekiyor. Bu veri de, koruyamadığının göstergesi.”
Çocuk istismarı denildiğinde akla ilk olarak ‘cinsel istismarın’ gelmesinin yanında, aslında çocuğun üstün yararını gözetmeyen pek çok durumun istismar kapsamında değerlendirilmesi gerekiyor. Koman, istismar eylemlerinde ‘hunharca’ bir durum olmadan, yeterli tepkinin gösterilmediğini belirtiyor.
“Örneğin ev içi şiddet ya da okuldaki şiddet, daha çok bir terbiye mekanizması olarak görülebiliyor. Çocuk istismarı denildiğinde akla ilk cinsel istismarın gelmesi, cinsellik ve çocuk kavramlarını yan yana getirmenin çok zor olmasıyla da alakalı. Bunda toplumun cinselliğe bakış açısının da bir etkisi olabilir. Çocuklarla ilgili ihmal, istismar, şiddet vakalarını hep 'hunharca' bir eylem gerçekleştirildiğinde ancak toplumun ana gündeminde görebiliyoruz. Bu yüzden, neredeyse diğer istismar türleri daha 'kabul edilebilir', hatta daha 'meşru' olarak algılanabiliyor.”
Çocukların istismardan korunması için ‘cezasızlık rejiminden’ bir an önce vazgeçilmesi gerektiğini ifade eden Koman, bunun yansımasının da birçok alanda gözlemlenebildiğini işaret ediyor.
“Halihazırdaki yasalar, çocuk odaklı işletilmiyor. Pek çok yargı sürecinde, çocuğu değil de faili savunan bir sistem hala devam ediyor. Hala çocuğun rızası alınabiliyor ya da hala engelli bir çocuğa, cinsel istismar esnasında 'neden bağırmadığı' sorulabiliyor. Ayrıcalıklı kişi ya da kişilerin yargılama süreçleri başlatılmıyor. Aslında, çocuklarla ilgili meseleleri Türkiye'deki diğer sorunlardan ayrı düşünemeyiz. Kadına şiddet olaylarında olduğu gibi… Cezasızlık bir rejim şeklinde, bu da kendini her alanda gösteriyor.”
“Toplumsal yaşamın her alanı çocukları kuşatmanın içine çekmekte”
HDP Çocuk Komisyonu’ndan Nuray Türkmen, çocuğun toplumsal özne olarak etkilendiği ekonomik, sosyal, kültürel, toplumsal ve siyasal her tür baskı ve engelin, aynı zamanda onu cinsel istismara da açık ve savunmasız hale getirdiğini belirtiyor. Yaşanan cinsel istismar vakalarının çözümü için de asıl bakılması gereken yerin bu ‘kuşatma’ alanları olduğunu da ekliyor.
“Yoksulluğun azaldığı, savaşın sona erdiği bir ülkede mi yaşıyoruz sorusu, cinsel istismar neden artıyor sorusuyla doğrudan ilişkili. Veyahut çocukların evlendirilmesi ya da çocukların işçileştirilmesi ile yine çocukların yaşadıkları cinsel istismar arasında doğrusal bir ilişki var. Bir başka taraftan bu ülkede artık zengin olmayan dışında herkesin yoksullaştığını ve özellikle çocukların çoğunun her ne kadar okullarına devam etseler de eğitimin dışına itildiğini düşündüğümüzde, bu okullardaki keyfi ve baskıcı yönetim süreçleri de dahil olmak üzere toplumsal yaşamın neredeyse her alanı çocukları bu kuşatmanın içine çekmekte.”
Çocuğun cinsel istismarının görünürlüğünün hem toplumsal boyutuyla hem de sayısal oranda artmasının nedenini, istismarın ekonomi politiği ile istismarın reddinin/rıza gösterilmemesinin de etkili olduğundan kaynaklandığını söyleyen Türkmen, bu meselede öncelikle oranlar, sayılar üzerinden çocukların yaşadıklarının aritmetiğini, istatistiğini yapmaktan vazgeçip esaslı, bütüncül, ilişkisel ve sistematik çözümler üretmeye geçmek gerektiğini belirtiyor.
“Çocukları yaşadıkları cinsel istismar üzerinden veri toplama malzemesi ya da nesnesi olarak görmekten vazgeçmeliyiz. Şayet esaslı çözümler üretilebiliyorsa, somut adımlar atılıyorsa, bu konuda bir örgütlenme ve mücadele zemini inşa ediliyorsa veriler, sayılar ya da istatistikler bu sürecin -toplumsal özneler olan çocuklara dair - ancak tamamlayıcısı olabilir.”
Çocuk istismarının önüne geçilebilmesi için atılması gereken adımlara da değinen Türkmen, “Çoğunlukla akla gelmez ancak tüm söylediğimiz ekonomi-politik ardalan içinde, örneğin demokratik bir anayasanın yazılması ve toplumsal kabulü ile çocuklara yönelik istismarın önlenmesi arasında oldukça pekiştirici bir ilişki var. Elbette sadece merkezi politikalar, önlemler yeterli değil. Ailede, okulda, evde, sosyal yaşam alanlarında istismarın engellenmesi yerel yönetim hizmetlerinin güçlü olması ile de ilgili. Her mahallenin çocuk meclislerinin olması çocukların kendi yaşadıkları sorunlara karşı toplumsal varlıklarını bizatihi kendilerinin inşa etmelerini sağlayabilir. Çocuklara yönelik istismar konusunda ilgili kurumların ve bu kurumlardaki personelin nitelikli olması, bütüncül düşünebilmesi; kurumlar arasında düzenli ve organik ilişkilerin olması da yine önemli” ifadelerini de sözlerine ekliyor.
“Türkiye, çocuklar için bir cehennem haline geldi”
Tarikat ve cemaatlere bağlı kurumlarda yaşanan çocuk istismarı davalarını takip eden Gazeteci Mustafa Hoş, denetlenmeyen tarikat dinamiklerinin yanında eğitim politikalarının da çocukları korunmasız bıraktığını ve çocuk istismarının önünü açtığını söylüyor.
“Aslında, çocuk istismarı denildiğinde ilk akla gelenin cinsel istismar olması, bunun ne kadar yaygın ve çok olduğunu da gösterir. Bu korkunç bir kabulleniştir. Türkiye’nin de imzasının bulunduğu Lanzarote sözleşmesi bile İstanbul Sözleşmesi gibi hedef haline geliyor. Çocuğun cinsel istismarını engellemek için imzalanan Lanzarote sözleşmesini hedef yapmak ülkenin karanlığını çok net bir şekilde gösterir. Temelde bu kadar önemli bir tehlike varken çocukların diğer istismarları tartışılamıyor bile. Çocukların beslenmeden eğitime en temel haklarının uygulamasındaki sorun her geçen gün büyüyor. Çocuk gelişimi için en temel gıda protein. Et, süt, yumurta fiyatlarına baktığımızda milyonlarca çocuk en temel gıdadan mahrum. Çocuklar için cehennem derken bunu da katarak söylüyorum.”
Çocukların hangi boyutlarda ve hangi alanlarda istismara uğradığına dair net bir haritalama yapabilme adına verilerin oldukça yetersiz olduğunu belirten Mustafa Hoş, buna dair bir araştırma yürütmenin de sanki bir ‘suç’ gibi karşılandığını ifade ediyor. Bunun yanında, cinsel istismar hariç, çocuğa yönelik şiddet, emek sömürüsü yönündeki istismarlar da toplum tarafından kanıksanmış bir durumda.
“Benim haber olarak ulaştığım olaylarda cinsel istismar ve emek sömürüsü ilk sırayı alıyor. Emek sömürüsü toplumsal bir kabullenişle yürüyor. Çocuk dışında herkes memnun. Tam bir ebeveyn/işveren/devlet şeytan üçgeni var. Bu neredeyse normalleşti. Beni dehşete düşüren ise çocuğa yönelik cinsel istismarın da neredeyse normal hale gelmesi. Normalden kastım, kanıksanması. Failden öteye gidilmemesi, istismarı besleyen kaynaklara dokunulmaması, imtiyazlı görülmesi cinsel istismarı tetikliyor.”
“Çocuğun haklarının ihlal edildiği durumları görünür kılmak için sanat en önemli araçlardan”
Rap sanatçısı Şahıs’ın, Türkiye’de çocuk yaşta, erken ve zorla evliliklere dikkat çekmek için yayınladığı parçası Onlar Çocuk; Gelin Değil, Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) Türkiye ve Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği (CEİD) ortaklığında hazırlandı. Bu alanda bir rap şarkısı ortaya çıkarmanın zorlu bir iş olduğunu belirten Şahıs, sözlerin birden fazla kez süzgeçten geçirilmesi gerektiğini ifade ediyor.
“Bu konuyu ifade etmek, günümüzün güncel dinamiklerini göz önüne alıp daha fazla insana ulaşabilmek, çocuğun yararına bir iş ortaya çıkarabilmek istedim. Müzik dünyasında bu tür meselelerin ele alındığı içerik sayısı çok az. Bu durumu değiştirmek için bir şeyler üretebilmek beni harekete geçiren en önemli şeylerden birisiydi. Bu problemin dünden bugüne hemen çözülmeyeceğini biliyorum. Ancak bir ses çıkarabilmek, bu tür konuları çeşitli platformlara taşımanın değerli olduğunu düşünüyorum.”
Çocuğun her türlü iyilik halinin yararına olacak sanat çalışmalarının içinde olunmasının, çocuğa yönelik istismar konusunda farkındalık yaratacağını ifade eden Şahıs, cezasızlığın ve bilgi eksikliğinin bunun önüne geçmede en büyük engellerden olduğunu dile getiriyor.
“Her şeyden önce çocuklar yaşamın eşit ve ortak bireyleri. O yüzden çocuk istismarına karşı devletin bu suçu işleyenleri cezalandırması, hiçbir şekilde aklamaması gerekiyor. Aynı zamanda devletin istismara uğrayan çocuğun güçlendirilmesi için gerekli yükümlülükleri yerine getirmesi gerekli. Çünkü toplumun ilk karşılaştığı zemin bu tip istismar haberleri. Bu haberlerin çoğu da çocuğun katılımını görmezden gelen, onu nesneleştiren haberler. Her alanda bu mekanizmaların doğru çalışmasını sağlayacak bir çaba gösterebilmeliyiz ki toplumda hak temelli bir farkındalık yaratabilelim.”
Bültenimizi okuduğunuz için teşekkür ederiz! Henüz abone olmadıysanız ücretsiz olarak abone olabilirsiniz.
Destek olmak için aşağıdaki linke tıklayın.
Önerilerinizi ve eleştirilerinizi bize iletin: info@turkeyrecap.com
Nida Kara, Serbest gazeteci @Kara__Nida
Erman Çete, Gazeteci @ermancete