ANKARA – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmek için aranan yüzde 50+1 kuralının değiştirilmesine yönelik önerisini geçen ay yeniden dillendirmesi, Mayıs seçimlerinden bu yana kulislerde sürekli konuşulan anayasa değişikliği başlığını bir kez daha gündeme taşıdı.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin partisinin bu öneriye kapıyı kapatmasıyla tartışmalar, “Cumhur İttifakı dağılacak mı” noktasına kadar uzanırken son dönemde Ankara’da yaşanan birçok gerginliğin arka gündeminde ‘anayasa değişikliği aritmetiği’ var.
Anayasa değişikliği için gereken en az 360 oy, Meclis’teki siyasi partilerin tamamını anayasa başlığıyla ilgili pozisyon almaya ve stratejilerini belirlemeye iterken, AKP’nin gözü ise parlamentodaki sağ muhalefet partilerinde.
AKP, her ne kadar anayasa değişikliğini bir an önce gerçekleştirip başta MHP olmak üzere diğer partilere bağımlılığını azaltmayı hedeflese de yaklaşan yerel seçimler iktidar partisini başka çözümler üzerine düşünmeye yöneltiyor. AKP’nin alternatifi, Mart seçimleri öncesinde Ankara ve İstanbul’u garanti altına alacak, başörtüsüne anayasal güvenceyi de içeren bir paketi MHP’nin önüne getirip, anayasa değişikliğini seçim sonrasına bırakmak olabilir.
Erdoğan ve sonrası
Türkiye, halen 12 Eylül darbe yönetiminin imzasını taşıyan 1982 Anayasası ile yönetiliyor. Birçok kez değiştirilse de anayasanın temel maddeleri ve buna paralel olarak çıkartılan kanunlar hala yürürlükte.
Anayasayı bütünüyle değiştirmek uzun süredir göreve gelen iktidarların gündemindeydi, AKP hükümeti de 21 yıl boyunca birçok kez bu konuda harekete geçti ancak başarıya ulaşamadı. Ancak, oy oranı yüzde 35’e gerilese de Mayıs ayındaki genel seçimlerde Meclis’teki sağ partilerin sayısının ve temsil oranlarının artması AKP’yi anayasa masası kurmak konusunda umutlandırdı.
AKP’nin anayasayı değiştirmek istemesinin birçok sebebi var.
Öncelikle AKP, iktidarında gerçekleştirdiği değişimi yeni bir anayasa ile kurumsallaştırmak, kalıcı hale getirmek istiyor. Bu başlık altında laikliğin çerçevesinden eğitime, vatandaşlık tanımından temel haklar ve özgürlüklerin kullanımına kadar birçok madde tartışılıyor. Anayasanın değiştirilemez maddeleri bile tartışma konuları arasında.
Anayasa değişikliğinin bir diğer sebebi de mevcut durumda cumhurbaşkanının sadece iki dönem seçilebilmesi, üçüncü dönem adaylığının ancak Meclis’in seçimi yenileme kararı almasıyla gerçekleşebilmesi. Mevcut durumda yenileme kararı alınmadıkça Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden aday olması mümkün değil. AKP, MHP ile bu konuda pazarlık masasına oturmak yerine anayasa değişikliğinden yana.
Erdoğan’ın gündeme getirdiği bir diğer önemli sebepse yüzde 50+1 sınırlaması. Anayasada AKP’nin önerisi ve MHP’nin desteğiyle 2017’deki referandumda yapılan değişikliğe göre, cumhurbaşkanı seçilecek kişinin mutlak çoğunluğa ulaşması gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Mayıs 2023’te bu orana ulaşamayarak ikinci turda seçilmesinin ardından yeniden aday olması ya da AKP’nin kendisinden sonraki dönemi düşünüldüğünde bu riske girmek istemiyor.
AKP hala ülkedeki en yüksek oy oranına sahip olsa da yüzde 50+1 için irili ufaklı partilere taviz vermek, sürekli bir koalisyon hükümeti mantığıyla iktidarı sürdürmek parti içinde hoş karşılanmıyor, bu konuda hata yapıldığı düşünülüyor.
İktidar ortağı MHP ise başta Anayasa Mahkemesi’nin yapısının değiştirilmesi olmak üzere, Türkiye’nin içinde bulunduğu mevcut güvenlikçi paradigmayı güçlendirecek anayasa değişikliklerinden yana. Ancak başkanlık sisteminin değiştirilmesi, MHP’nin elini zayıflatacağından AKP’nin taleplerine olumlu yanıt verilmesine sıcak bakılmıyor.
AKP’nin bazı konularda MHP’yi ikna etmesi kolay olmasa da bu değişiklik AKP açısından kısa ve orta vadede önemli. Bu nedenle AKP’nin, yerel seçimler öncesinde bütüncül bir değişiklik yerine, anayasanın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına yönelik bir pakete “evet” demesi de mümkün.
Diğerleri
Anayasayı değiştirebilmek için 360 ila 400 vekilin desteği gerekli. 360’ın üzerinde vekil destek verdiğinde değişiklik referanduma sunuluyor. 400 vekilin oyu ise referandumsuz anayasa değişikliği için yeterli oluyor.
TBMM’nin sol muhalefeti olarak görülen CHP’nin 130, HEDEP’in 57, HEDEP’le paralel çizgideki Demokratik Bölgeler Partisi’nin iki, TİP’in dört, EMEP’in iki vekili var. Sol blokta toplam 195 vekil bulunurken, bugüne kadar CHP ile yollarını ayırmayan Demokrat Parti’yi de Meclis’te üç vekili temsil ediyor. AKP’nin bu partilerle ortak nokta bulabilmesi, MHP ile ittifakı sürdürürken mümkün görünmüyor.
Şu anda AKP’nin vekil sayısı 264, MHP’nin ise 50. Cumhur İttifakı’nın küçük ortakları HÜDA PAR (4), Yeniden Refah (5) ve DSP (1) de destek verirse olası bir anayasa değişikiğine destek vermesi beklenen vekilllerin sayısı 324 oluyor.
Meclis’te muhalefette olan sağ partilerden Saadet Partisi’nin 10, Gelecek Partisi’nin 10, Deva Partisi’nin 15 vekili bulunuyor. Son istifalar ve ihracın ardından İyi Parti’nin güncel milletvekili sayısı ise 40’a gerilerken, bağımsız milletvekillerinin sayısı da üçe yükseldi.
Tek başına İyi Parti’nin vereceği destek, Cumhur İttifakı’nın 360’ı bulmasına yetiyor, bunun olmadığı durumdaysa DEVA-Saadet-Gelecek partilerinin ortak destekleri gerekiyor.
İktidar savaşı
Ankara’da anayasa tartışması üzerinden yürütülen aslında bir iktidar savaşı ve bu özellikle Mart 2024’te yapılacak yerel seçim sonrası, dört yıl boyunca seçimsiz bir döneme girecek olan Türkiye siyaseti açısından belirleyici. Hem AKP’nin hem de Meclis’teki sağ partilerin geleceğini bu dönemdeki stratejileri netleştirecek.
AKP, kamuda başörtüsüne anayasal güvence sağlamak için seçimden önce TBMM’ye taşıdığı düzenlemeyi yerel seçim öncesinde gündeme getirerek sağ partileri aynı masa etrafına toplayabilir.
Kulislerde, MHP’deki bazı isimlerin Ankara’da öldürülen Sinan Ateş cinayeti gibi adli soruşturmalar üzerinden baskı altına alındığı konuşulurken, Bahçeli’nin kozununsa Meclis aritmetiği olduğu belirtiliyor.
Muhalefetteki sağ partiler ve İyi Parti ise anayasa tartışması üzerinden, seçmene ulaşabilecek ve parti içi dengeleri koruyacak pozisyon almaya çalışıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP lideri Bahçeli’nin açıklamalarının ardından yüzde 50+1 konusunu bir daha açmasa da hep bir sonraki seçimi düşünen Erdoğan’ın anayasa başlığını rafa kaldırdığını düşünmek için bir neden yok. AKP Genel Merkezi’ndeki hava da böyle değil.
Yerel seçimde “İstanbul’un ne pahasına olursa olsun kazanılmasını” isteyen Erdoğan, hem ittifak içi dengeleri hem de anketleri izleyerek anayasa konusunda yeniden adım atacak. Başörtüsü kartını kullanarak mini bir anayasa paketini seçimden önce masaya koyması da MHP’nin olur vermesine ve anketlerde bunun kazanım olarak geri döndüğünü görmesine bağlı. Yerel seçimden sonra ise oluşan tabloya da bakarak AKP’nin anayasa konusunu ana gündemlerden biri yapacağına kuşku yok.