ADANA – Meltem eğilmiş, güneşte olgunlaşmış kırmızı biberleri topluyor, küçük ellerinde parlak lastik eldivenler var. Aynı renk plastik terlikleri, bir gece önce Adana'nın Karataş ilçesine yağan yağmur nedeniyle çamura bulanmış, sabırla toplanmayı, satılmayı ve salça haline getirilmeyi bekleyen devasa biber tarlasına bakıyor.
“Dünyayı kurtarmak isterdim” diyor kendinden emin bir şekilde. Henüz 13 yaşında, zorlu bir hayatı var ancak yeteneklerinin son derece farkında:
“Polis olmak istiyorum veya avukat veya hakim. Burada da mesela, insanların arasında tartışma çıkıyor. Araya girmek istiyorum ama yaşım tutmuyor.”
Babaları elindeki mavi sepetin tekrar tekrar dolmasını beklerken, Meltem'in 14 yaşındaki ablası da arkasındaki sırada çalışıyor. Kız kardeşlerin kuzenleri de tarlada. Şanlıurfa’dan gelen bu aile, biber toplarken Arapça konuşuyor ve aralarında şakalaşıyorlar.
Bu zor bir iş. İster Adana'nın meşhur sıcak ve nemli yaz günlerinden biri, ister iliklerine kadar ürperten bir ocak sabahı… Sabahın 6’sında başlayan çalışmalarını mevsim ne olursa olsun akşam 4'ten önce bitiremiyorlar.
Mevsimlik çalışma
Toros dağlarının eteklerinde yer alan bereketli topraklarıyla Çukurova, Türkiye’nin tarım potansiyeli en yüksek bölgelerin başında geliyor. Çukurova’nın kalbinde yer alan Adana’da ekim nöbeti yöntemiyle ürünler peş peşe ekiliyor ve tarlalar hiçbir mevsimde boş kalmıyor.
Bu da mevsimlik bir işçinin neredeyse tüm yıl burada çalışabileceği anlamına geliyor. Meltem, ablası ve çoğu zaman çadırda yalnız kalan dokuz yaşındaki erkek kardeşi için ise bunun anlamı yılın sadece iki ayında okula gidebilmek.
Türkiye’de çocuk işçiliği hem uluslararası sözleşmeler hem de kanunlarla yasaklanmış durumda. Ancak zayıf yaptırımlar nedeniyle çocuk işçiler tarım sektöründe yer almaya devam ediyor. Bazı aileleri çocuklarının eğitimi yerine hayatta kalmaya öncelik vermeye zorlayan ekonomik koşullar nedeniyle de bu durum giderek yakıcı hale geliyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2019 yılındaki araştırması konuyla ilgili en güncel resmi verileri içeriyor. Buna göre, Türkiye'de 5-17 yaş arası 720.000 çalışan çocuğun yüzde 36,8'i tarımda istihdam ediliyor. Bu da 220.000'den fazla çocuğun tarlada çalıştığı anlamına geliyor: Kuzeydoğu Karadeniz'de fındık bahçelerinde, Güneydoğu'da, Adıyaman'da tütün tarlalarında ya da Adana'da biber, limon ve karpuz toplayarak.
“Karpuz en zoru” diyen Meltem “Gerçekten çok zor hayatlarımız var” diye ekliyor. Okulu özlediğini ve kendisine kalsa her zaman sınıfta olmayı tercih edeceğini söyleyen Meltem, Şanlıurfa’daki öğretmeninin kendisini aradığını ve nerede olduğunu sorduğunu anlatıyor:
“Çalışıyorum dedim. Bana ‘merak etme, seni sınıfta bırakmayız’ dedi.”
Meltem, güneşten kavrulmuş yüzündeki gülümsemeyle öğretmenlerine duyduğu hayranlığı dile getiriyor, onların da kendisiyle ilgilendiğini belirterek. En sevdiği dersler resim ve matematik, ancak nadiren bir şeyler çalışmaya fırsat bulduğunu itiraf ediyor. Ders çalışmak yerine güneşin alnında duruyor, saçlarını siyah bir bezle örtüyor ve birbiri ardına biber topluyor. Bakınca zaman ilerlemiyor gibi görünüyor.
Meltem’in babası hem çocukları okula gönderip hem de ailenin giderlerini karşılayamayacağını belirterek bu durumun kendisi için çok ağır olduğunu vurguluyor. Yılın yaklaşık on ayı boyunca çocuklarının her biri günlük 800 lira kazanıyor. Bu para olmadan aile geçimini sağlamak zor.
Okul yılı yeni başladı. Çiftçilerle mevsimlik işçiler arasında aracılık yapan ve elçi olarak bilinen kişi de pazartesi sabahı çocukların sınıf yerine tarlada olmasından endişe duyduğunu söylüyor. “Ama ebeveyni ne yapsın?” diye soruyor, “Onlar da bu hayatı seçmediler ki.”
Meltem'in 41 yaşındaki babası, kendisinin ve anne babasının da tarlalarda çalışarak büyüdüğünü söylüyor. Mevsimlik tarım işçisi olarak pamuk topladıklarını anlatıyor.
Bir zamanlar pamuğun, şimdilerde ise narenciyenin merkezi olan Adana'da bu hikaye çok tanıdık. Burada çocukların tarımda çalıştığını herkes biliyor. Ancak mevsimlik işçilerin yaşadıkları yer ile şehir merkezi arasındaki 20 kilometrelik mesafe, içinde bulundukları durumun göz ardı edilmesini kolaylaştırıyor.

Yoksulluğun sonucu mu yoksa görmezden mi geliniyor?
Mavi ve beyaz plastikten yapılmış derme çatma çadırlarda yaşayan işçiler, onları hızla çevredeki tarlalara taşıyan kamyon ve minibüslerin geçtiği iki yönlü dar bir yol boyunca kümelenmiş durumda. Çocuklar yolun karşısındaki çitlerin üzerinde kuruyan çamaşırlara doğru başıboş şekilde koşuyor.
Hayatları asgari düzeyde işliyor. Uygun bir barınağa erişimleri olmadığından, önceki günkü yağmurda olduğu gibi başlarından aşağı su damlıyor. Meltem, yeterli olanaklar olmadığı için sıcağıyla bilinen Adana'da bile kışların dondurucu soğukta geçtiğini söylüyor. Yazları ise öğleden sonraları dayanılmaz. Çadırın içinde çok az mahremiyet var. Aileler, bir nakliye konteynerinden daha büyük olmayan küçük alanlara sıkıştırılmış durumda.
Manzara, savaş ya da afetten zarar görmüş bir kampı andırıyor. Ancak bu koşulların nedeni ne savaş ne de afet.
Türkiye genelinde 2002’den bu yana mevsimlik tarım işçilerinin koşullarını izleyen ve kar amacı gütmeyen bir kooperatif olan Kalkınma Atölyesi'nin kurucusu Ertan Karabıyık'a göre bu durum, yüzyıllardır süregelen sistematik yoksulluk ve güvencesizliğin, gözden ırak gönülden ırak kalmasının bir sonucu.
Çocuk işçiliğine karşı 10 ayrı düzenleme var ama yasalar uygulanmıyor
Türkiye’deki durumu İngiltere ve ABD gibi ülkelerdeki mevsimlik tarım işçilerinin yaşam koşullarıyla karşılaştıran Karabıyık, ülkedeki kamu kurumlarının bir standart belirlemede yetersiz kaldığını söylüyor.
Çocuk işçiliği söz konusu olduğunda sorumluluğun tamamen hükümete ait olduğunu belirten Karabıyık, Türkiye'nin 2001 yılında Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliği Sözleşmesi'ni, 1995 yılında BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni onayladığını ve çocukları korumak için çok sayıda yasa çıkardığını hatırlatıyor.
Ancak, uluslararası sözleşmeler ile eğitim ve iş kanunları da dahil olmak üzere çocuk işçiliğiyle mücadele için yürürlükte olan on ayrı düzenlemeye rağmen, hükümet yasaları uygulamadığı için sorun devam ediyor.
Hem BM hem de ILO sözleşmelerine göre 18 yaşın altındaki herkes çocuk olarak kabul ediliyor. BM Sözleşmesi çocuğun, ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkı sağlanmasını öngörüyor.
ILO Sözleşmesi ise taraf ülkelerin acil bir mesele olarak çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinin yasaklanmasını ve ortadan kaldırılmasını sağlamak için acil ve etkili önlemler almakla yükümlü olduğunu belirtiyor.
İlköğretim ve Eğitim Kanunu da zorunlu eğitim süresini 12 yıl olarak belirlerken ilköğretim çağında olup eğitime devam etmeyenlerin her ne suretle olursa olsun resmi veya özel herhangi bir işyerinde ücretli veya ücretsiz çalıştırılmasını yasaklıyor.
Çocuk hakları avukatı ve çocuk odaklı danışmanlık şirketi Hümanist Büro’nun kurucularından Seda Akço, sorunun bir işçi yoksulluğu sorunu olduğunu vurguluyor. Türkiye ilk imzacılar arasında yer almasına rağmen Avrupa Sosyal Şartı’nda belirlenen adil ücret standartlarına uyulmadığını söyleyen Akço şöyle devam ediyor:
“Mevsimlik tarım işçileri çok uzun saatler çalışmalarına rağmen kendileri ve aileleri için haysiyetli yaşam koşulları sağlayamıyorlar.”
Eğitim Kanunu, çocukların okuldan uzaklaşmasını engellemek amacıyla çocukların eğitimden uzak kaldıkları her gün için aileye 15 lira ceza uygulanmasını öngörüyor ancak kanuni düzenleme uygulanmıyor.
Meltem’in babası şimdiye dek hiçbir devlet görevlisinin çocuklarını okula gönderme konusunda kendisiyle konuşmadığını söylüyor. Ancak Akço ve Karabıyık, zaten cüzi bir miktar olan para cezasının caydırıcı olmadığı konusunda hemfikir.
“Ekonomisinde çocuk işçiliği kullanan aileye maddi olarak yardım etmeniz lazım. Vaka bazlı çözüm olmalı” diyen Karabıyık, “Destekten sonra hala çocuk çalışıyorsa, Çocuk Koruma Kanunu devreye girebilir” ifadesini kullanıyor.

Başarısız ekonomi, çuvallayan politika
Çocuk işçiliğindeki durum, sıradan vatandaşların hayatını her geçen gün daha da zorlaştıran ekonomik krizin gidişatıyla daha da kötüleşiyor. Bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu'na (ENAG) göre, yıllık resmi enflasyon Eylül 2024’te bir yılın ardından ilk kez yüzde 50'nin altında açıklanmış olsa da temel mal ve konut fiyatları hızla artmaya devam ediyor ve yıllık bazda gerçek enflasyon oranı yüzde 88'i aşıyor.
Bu orandaki enflasyon, Meltem'in ailesi gibi mevsimlik işçilerin hayatlarının kat be kat zorlaşması anlamına geliyor. Meltem'in babası her ay 1.500 lira mali yardım aldığını söylüyor, ancak beş kişilik bir aile için bu mali durumlarını iyileştirmek adına pek bir fayda sağlamıyor.
Hükümet çocuk işçiliğini ele almak için bu yaz yeni bir girişim başlattı. Milli Eğitim Bakanlığı'nın 6 Ağustos 2024’te yayınladığı genelgeyle, mevsimlik tarım işçileri arasında okulsuzlukla mücadele için komisyonlara ve valiliklere yeni görevler verildi. Yol haritası niteliğindeki genelge, önleme, tespit, takip ve telafi yöntemlerini geliştirmeye yönelik adımları özetliyor.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı çalışanları da Ağustos ayı ortasında Adana'daki mevsimlik işçilerin yaşadığı bazı çadırları ziyaret etti. Yerel haberlere göre, yetkililer aileleri çocuklarını okula göndermeye çağırdı.
Turkey recap bu haber için Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın yerel ofisinden görüşme talep etti, ancak haberin yayımlandığı tarihe dek bir yanıt alamadı. Hükümetin 2023 yılına ilişkin -sınırlı olan- son verileri 15-17 yaş arası çocukların işgücüne katılım oranının yüzde 22,1 olduğunu gösteriyor. Bu oran 2022'de yüzde 18,7 ve 2021'de yüzde 16,4 idi.
*Bu haberde yer alan çocuğun ismi kimliğini korumak amacıyla değiştirilmiştir.
Turkey recap, Türkiye gündeminden haberler sunarken aynı zamanda Türkiye'de haber yayıncılığını ve gazetecileri desteklemek ve hep birlikte üretmek amaçlarıyla kurulmuş bağımsız bir haber kaynağıdır.
Editoryal ekibimiz tarafından kurulan ve kâr amacı gütmeyen bir dernek olan Kolektif Medya Derneği bünyesinde faaliyet gösteren Turkey recap Türkçe ve İngilizce dillerinde yayın yapar, derinlemesine analizler ve ülke gündemini özetleyen bültenler üretir.
Gonca Tokyol, Şef editör @goncatokyol
Diego Cupolo, Genel yayın yönetmeni @diegocupolo
Ingrid Woudwijk, Yönetici editör @deingrid
Damla Uğantaş, Türkçe editörü @damlaugantas
Emily Johnson, İngilizce editörü @emilyjohnson
Azra Ceylan, Ekonomi muhabiri @azraceylani