Hatay: Herkes neredeydi?
6 Şubat sabahı, saat 04.17’de gerçekleşen Kahramanmaraş merkezli depremlerden en çok etkilenen şehirlerden biri de Hatay’dı. Havalimanının pistinde göçükler oluşan, otoban yüzeylerinde kırılmalar yaşanan Hatay’a ulaşmak, yaklaşık üç gün boyunca mümkün olmadı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından 23 Şubat akşamı açıklanan son veriye göre, şimdiye kadar en az 43 bin 556 kişinin hayatını kaybettiği depremlerde, bir yandan arama kurtarma çalışmalarına devam edilirken, diğer yandan enkaz kaldırma çalışmaları yürütülüyor.
Suriyeli mülteciler, depremin yarattığı tahribattan en çok etkilenen kesimlerden. Meydana gelen depremlerde, en az bin 500 Suriyeli’nin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Hayatını kaybeden Suriyelilerden biri de Elaph Y.’nin erkek kardeşi.
Elaph Y. ve ailesi, Suriye’nin Rakka şehrinden 2015 yılında Türkiye’ye göç ediyor. Uluslararası bir medya kuruluşunda gazetecilik yapan Elaph Y., aynı zamanda ailesiyle birlikte Suriyeli çocuklar ve eşini kaybeden kadınlar için kurdukları dernekte çalışmalar yürütüyor. O sırada Malezya’da bir üniversitede okuyan kardeşi, ailenin bir arada yaşamaya karar vermesiyle Türkiye’ye taşınıyor ve Hatay-Gaziantep arasında yaşamlarını sürdürüyorlar. Depremin olduğu gün yurtdışında olan Elaph Y, işe gitmek için erken kalktığı bir saatte depremden haberdar oluyor. Gaziantep’te yaşayan ailesinden haber aldıktan sonra, Hatay’ın Antakya ilçesinde yaşayan erkek kardeşine ulaşmaya çalışan Elaph Y.’nin çabaları sonuçsuz kalıyor.
“Ne Türk ne de Arap medyası Hatay’daki durum hakkında bilgi veriyordu”
Gaziantep’teki ailesine ulaşabildikten sonra, Hatay’daki kardeşine ulaşmaya çalışan Elaph Y.’nin ilk yaptığı şey televizyonu açmak oluyor. “ Depremin olduğu gün mesaim erken başladığı için sabah 5'te uyandım. Telefonuma baktığımda deprem olduğuyla alakalı bir sürü mesaj gördüm. Ağabeyim hariç, ailem Gaziantep'te yaşıyordu. Bana iyi olduklarını söylediler, ama ne Türk medyası ne de Arap medyası oradaki durumdan bahsetmediği için Hatay'da ne olup bittiği hakkında hiçbir fikrimiz yoktu.”
“Üç gün boyunca Hatay'a gidebilmenin yollarını aradım. Herkes bana yolların bozuk olduğunu ve güvenlik güçlerinin şehre girilmesine izin vermediği için Hatay'a ulaşmanın imkansız olduğunu söylüyordu. Üç günün sonunda Gaziantep Havalimanı’na bir uçak bulabildim. Gaziantep’ten Hatay’a kendi aracımla geldim. Şehrin girişindeki yolun halini görünce, durumun ne kadar kötü olabileceğini tahmin ettim.”
“Kimse yoktu, tek bir otorite yoktu”
Elaph Y.’ye göre, hem kendisi hem de arama kurtarma ekipleri, anca üçüncü günün sonunda Antakya’ya ulaşabilirler. “Sonunda Hatay'a vardığımda, kurtarma ekibinin o günün sonuna kadar çalışmaya başlamadığını gördüm. Ayrıca, tecrübesiz gönüllü çalışanlarla çok basit ekipmanlar kullanıyorlardı. AFAD ekibi, çalışmaya başlamasından kısa bir süre sonra mola verdi ve gönüllülerin yardım için getirdikleri yiyeceklerden yemeye başladı. Sigara içiyor, gülüyorlardı... Eminim ki, o molozların altında insanların yaşadığından haberdarlardı. Kurtarma ekipleriyle ilgili en başta fark ettiğim şey buydu. Kimse yoktu, tek bir otorite yoktu. Ekip, gece yarısı çalışmayı bırakarak dinlenmek üzere bölgeden ayrıldı.”
“Annem bir arkadaşımla üç gündür molozun yanında bekliyormuş. Üç gün boyunca kimsenin molozdan tek bir taş dahi çıkarmadığını söylediler. Her gün farklı bir ekip geliyordu ve farklı bir planla çalışmaya başlıyorlardı. Çok fazla mola, çok fazla sigara ve kahkaha… Her şey çok yavaş ilerliyordu.”
“Türkiyeliler de ekiplerin çok yavaş çalışmasından şikayetçiydi. Çıkan tartışmaların sonunda, AFAD çalışanları güvenlikleri için jandarmayı aradı. Sağ kalan vardı mı diye yanlarında getirdikleri hiç de profesyonel olmayan cihazla yaptıkları tarama sonrasında, kimsenin olmadığını ifade ettiler. Böyle olunca da AFAD, enkazda çalışmayı bıraktı.
“Vardiyalı çalışıyorlardı, ofis çalışanı gibi davranıyorlardı”
Arama kurtarma ekiplerinin, hem kullandıkları ekipmanlarının yetersizliği hem de çalışmalarının yeterli hızda ilerlememesinden yakınan Elaph Y., aynı enkaz altında olan insanlara, ait olduğu ülkeye ve rütbeye göre de muamele yapıldığını ekliyor.
“Bir Kazakistanlı ekibi hatırlıyorum. Geldiler, çok profesyonelce çalıştılar, vatandaşlarını enkazdan çıkarıp gittiler. Hatta daha iyi çalışsınlar diye Türkiyeli kurtarma ekibini durdurdular. Tesadüfen bir Türkiyeli bir kadını da bulmuşlar ve onu da enkazdan çıkarmışlar.”
“Bir de yüksek rütbeli bir askerin akrabası olan kadın öğretmen vardı. Onun için özel olarak bir ekip geldi ve cesedini bulduktan sonra ayrıldılar. Ağabeyimin cesedini aldıktan sonra da enkaz altında başka cesetler vardı, ama öylece bıraktılar. Neticede umursamadıklarını söyleyebilirim. Vardiyalı çalışıyorlardı, ofis çalışanı gibi çalışıyorlardı.”
“Türkiye’den taşınabilmek için kardeşimin kimliğini geri almasını bekliyorduk”
Depremden yaklaşık bir buçuk ay kadar önce Katar’a taşınan Elaph Y., o sırada ailesini de yanına almak için uğraşıyor. Bu konudaki tek engel, erkek kardeşinin kimliğinin olmaması.
“Annem ve erkek kardeşimle birlikte Katar’a taşınmayı planlıyordum, ama kardeşim Türk hükümeti tarafından, diğer birçok Suriyeli mültecinin tecrübe ettiği gibi, sebepsiz yere sınır dışı edilmek üzere gözaltına alınmıştı. Beş ay sonrasında, onu Geri Gönderme Merkezi’nden çıkarmayı başarabilmiştik. Bu yüzden, kimliğini geri almasını bekliyorduk. O sıralarda Hatay Antakya'daki kendi kurduğumuz dernekte çalışıyordu.”
“Bunu asla unutamam”
Sadece arama kurtarma ekibi çalışanlarının değil, sağlık çalışanlarının da sorumsuz davrandığını ifade eden Elaph Y., sonraki süreçte insan hakları adına, kendi ailesi ve bu duruma maruz kalan diğer ailelerle bir araya gelip haklarını arayacaklarını belirtiyor.
“Doktorların bile ölüm saati, ölüm şekli ile ilgili kayıtları değiştirdiklerine dair endişelerim var. Arama kurtarma ekipleri aleyhine hiçbir şey kaydetmemek için var gücüyle çalışıyorlar. Kardeşimin depremden beş dakika sonra hayatını kaybettiğini söylediler; onlara güvenmediğim için buna inanmıyorum. Bu sadece kardeşimle ilgili değil, insan haklarıyla ilgili bir durum. Diğer ailelerle birlikte, onların da yas süreci sona erdikten sonra, tüm bu çalışanlara karşı dava açmanın bir yolunu arıyorum.
“Bunu asla unutamam. Sevdikleri orada olduğu için kurtarma ekibine çalışmayı bırakmamaları adına yalvaran insanları ve bu isteklerinin ciddiye alınmamasını asla unutamam.”
Bültenimizi okuduğunuz için teşekkür ederiz! Henüz abone olmadıysanız ücretsiz olarak abone olabilirsiniz.
Destek olmak için aşağıdaki linke tıklayın.
Önerilerinizi ve eleştirilerinizi bize iletin: info@turkeyrecap.com
Nida Kara, Freelance gazeteci @Kara__Nida
Erman Çete, Gazeteci @ermancete