ERİVAN- “Türkiye’ye bakmak istiyorsan Hor Virap Kilisesi’nin manzarası daha güzel” diyor şaşkın taksi şoförü Margara’ya gitmek istediğimi söylediğimde:
“Gerçekten oraya gitmek istiyor musun?”
Ermenistan’ın başkenti Erivan’a 40, Iğdır'a 20 kilometre uzaklıktaki bu sakin sınır köyü, Ermenistan ve Türkiye heyetlerinin yenilenen sınır karakolunu incelemek üzere Temmuz 2024’te bir araya gelmeleri ile bir anda manşetlere taşındı.
İki ülkenin heyetlerinin için bir buluşma noktası olan Margara’daki sınır kapısı, 1993'ten bu yana yalnızca bir kez, 6 Şubat depremlerinin ardından Ermenistan hükümetinin insani yardım konvoyunun geçişi için kısa bir süreliğine açıldı.
Ermenistan’ın bağımsızlığını ilan etmesinin üzerinden 30 yılı aşkın bir zaman geçmesine karşın bugün hala iki komşunun ortak zemin arayışı sürüyor. Son dönemde çok sayıda ikili görüşme gerçekleşmiş olmasına rağmen Azerbaycan ve Ermenistan arasında barış anlaşması imzalanmadan somut çıktılar elde edilmesi mümkün gözükmüyor.
Hal böyleyken Erivan'ı Türkiye’ye bağlayan, çukurlarla dolu M3 otoyolunun dükkanlar yerine leylek yuvalarıyla kaplı olması şaşırtıcı değil.
Taksi şoförü soruyor:
“Bir gün buranın Türkiye'den gelen otoyol olacağına inanabiliyor musunuz?”
Türkiye sınırından önceki son köyün girişinde terk edilmiş bir Sovyet tankının kalıntıları paslanırken, bariyerlerin diğer tarafında Ağrı Dağı'nın karlarla kaplı zirvesi beliriyor. Yeni boyanmış Ermenistan sınır karakolu, çevresiyle tam bir tezat oluşturacak şekilde parıldıyor.
Türkiye, 1993 yılındaki Birinci Dağlık Karabağ Savaşı'nda Ermenistan ile olan ticari ve diplomatik ilişkilerini keserek, kara sınırlarını tek taraflı olarak kapattı.
Ermenistan-Türkiye normalleşme süreci kapsamındaki toplantılar 2022 yılından bu yana devam ediyor. Bu toplantıların beşincisi ise Temmuz ayında Alican-Margara sınır kapısında gerçekleşti. Toplantıya Türkiye ile Ermenistan Normalleşme Süreci Özel Temsilcileri Büyükelçi Serdar Kılıç ve Ermenistan Ulusal Meclisi Başkan Yardımcısı Ruben Rubinyan katıldı. Görüşmede, tam normalleşmeyi hedefleyen sürecin "ön koşulsuz olarak" sürdürülmesi konusunda mutabık kalındığı belirtildi.
Yine de normalleşmenin tam tanımı bir yorum meselesi olmaya devam ediyor. Erivan'daki Bölgesel Çalışmalar Merkezi'nin (RSC) direktörü Richard Giragosian'a göre normalleşme konusunda kaydedilecek ilerlemenin özü basit:
“Her şeyden önce diplomatik ilişkilerin kurulması. - Büyük olasılıkla komşu Gürcistan'daki bir konsolosluk aracılığıyla - resmi bir büyükelçilik açılışı olması gerekmiyor. İkinci hedef ise sınır kapısını yeniden halka açmak olacak.”
Normalleşme sürecine ilişkin Temmuz 2022 tarihli anlaşmaya göre sınır ilk olarak üçüncü ülke vatandaşlarına açılacaktı. Ermenistan tarafı Ekim 2024 itibariyle, Margara'da hazır olduğunun sinyalini vermiş olsa da, bu anlaşma henüz hayata geçirilmedi.
30 yıllık ‘normalleşme’
Bir üçüncü ülke vatandaşı olarak köyde göze çarpıyorum. Ekim ayının sonlarında bir çarşamba günü öğle vakti, sınır karakolunun önündeki tozlu yolda sadece iki yaşlı adam ve bir çocuk yürüyor.
Biraz sohbet ediyoruz ve beni yolun ilerisinde sınır muhafızlarının kaldığı barakalara yönlendiriyorlar. Burada Rusya ve Ermenistan bayrakları yan yana duruyor. Ermenistan'ın Türkiye ve İran'la olan sınırları 1992'den beri Rus sınır muhafızları tarafından korunuyor.
Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında yapılan yeni bir anlaşmaya göre, 2025 yılından itibaren Ermeni muhafızlar da bu güçlere katılacak.
Ermenistan'ın Türkiye ile ilişkileri, 1991'de bağımsızlığını kazanmasından bu yana sonu gelmeyen bir ‘normalleşme’ döngüsüne hapsolmuş durumda. Yıllar içinde iki komşu arasında ortak bir zemin bulunması için çok sayıda girişimde bulunuldu.
Bu çabalar, iki cumhurbaşkanının 2010 Dünya Futbol Kupası elemelerinde karşılaşan iki takımın maçlarını birlikte izlemeleri ile başlayan “futbol diplomasisi”nden, 2020’deki Dağlık Karabağ Savaşı'nın ardından yapılan mevcut reelpolitik görüşmeler serisine kadar uzandı.
Diplomatik ilişkilerdeki son fasıl, Azerbaycan'ın 2023'teki saldırısıyla ihtilaflı bölgelerdeki tüm toprakların kontrolünü yeniden ele geçirmesi ve etnik Ermeni nüfusu yerinden etmesiyle açıldı. Zira Türkiye’nin kara sınırını kapatmasının ilk gerekçesi Dağlık Karabağ'ın statüsüydü.
Turkey recap’e normalleşme sürecinin geldiği aşamaya dair değerlendirmede bulunan Giragosian “Son iki yılda hareketlilik ve önemli bir ilerleme olduğunu iddia edebilirim” diyor.
İki ülke arasında 2023'teki 'deprem diplomasisi’ sonrasında çok sayıda üst düzey toplantı gerçekleştirildi. Son olarak Eylül ayında, Başbakan Paşinyan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan New York'taki Birleşmiş Milletler zirvesi kapsamında bir araya geldi. Ardından Ekim ayında iki ülkenin Dışişleri Bakanları İstanbul'daki 3+3 toplantılarında ikili görüşmelerde bulundu.
Türkiye ve Ermenistan heyetleri Temmuz 2022'deki görüşmede, üçüncü ülke vatandaşları için kara sınır geçişlerinin sağlanması ve doğrudan hava kargo ticaretinin “mümkün olan en erken tarihte” başlatılması konusunda anlaştı ancak aradan iki yılı aşkın süre geçmesine rağmen anlaşma yürürlüğe girmiş değil.
Ermenistan Uygulamalı Politika Araştırma Enstitüsü'nde (APRI) kıdemli araştırma görevlisi olan Benyamin Poghosyan bu gecikmenin şaşırtıcı olmadığını söylüyor. Poghosyan, resmi açıklamalarda ne ifade edilirse edilsin, Türkiye'nin her zaman önkoşullarının olduğunu düşünüyor.
Turkey recap'e konuşan Poghosyan “Sanki iki farklı süreç işliyor; resmi ikili görüşmeler ve Türk siyasetçilerin muhataplarından Azerbaycan'ın taleplerinin karşılanmasını istedikleri gerçekler” değerlendirmesinde bulunuyor.
Dağlık Karabağ sorunu 1988-1989 yıllarında bölgede bazı kesimlerde yoğun nüfusa sahip olan Ermenilerin bağımsızlık için referandum düzenleyip bağımsızlık kararı almasıyla başladı. Güney Kafkasya'daki dağlık bölgede yaşanan kanlı bir savaşın ardından 1994 yılında ateşkes imzalandı ve Azerbaycan'ın ulusal sınırları içinde tanınmayan Dağlık Karabağ Cumhuriyeti kuruldu. Etnik Ermeni toplulukları için fiili bağımsız devlet, büyük ölçüde anakara Ermenistan ile yakın ekonomik, askeri ve siyasi bağlara dayanıyordu.
2000'li yılların ortalarındaki “futbol diplomasisi” yıllarında Ermenistan yönetimi Karabağ meselesini Türkiye ile yürüttükleri ikili görüşmelerden ayrı tutmaya çalıştı. Poghosyan Ermenistan’ın bu politikasının amacının “Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerde bölünme yaratmak ve açık sınırların faydalarını vurgulamak” olduğunu söylüyor.
Bu yaklaşım, Azerbaycan'ın Karabağ sorunu çözülmeden Ermenistan'la ilişkilerini derinleştirmemesi için Türkiye hükümetine baskı yapması nedeniyle başarısız oldu.
Sınır görüşmeleri ve koridor
Margara'ya döndüğümde sınır güvenliğinin ciddiye alındığını zor yoldan öğreniyorum.
Ağrı Dağı'nın önündeki Rusya ve Ermenistan bayraklarının fotoğrafını çektikten sonra, iki asker bana yaklaşana kadar bölgeyi yürüyerek gezmeye devam ediyorum. Yanıma gelen askerler, bir köylünün beni sınır karakolunun fotoğrafını çekerken gördüğünü söylüyor.
Rusça konuşan bir Alman, Türkiye sınırında yürüyor: Kulağa şüpheli geliyor!
Kendimi açıklamaya çalışıyorum ama artık çok geç. Kısa süre sonra iki çavuş gelip fotoğrafı silmem için beni zorluyor ve pasaportumu istiyor. Gözaltına alınıyorum.
Sonraki iki saat boyunca sınır görevlileri hikayemi anlamaya çalışıyor. İyi polis-kötü polisi oynuyorlar. Sonra muhafızlardan biri dışarı çıktığında ben de birkaç soru sorma fırsatı buluyorum.
İyi polise soruyorum: “Sizce sınır ne zaman açılacak?”
“Azerbaycan'la savaştan sonra” diyor ciddiyetle ve iki ülke arasında devam eden çatışmalara atıfta bulunarak.
Sınır karakolunu işaret ederek ekliyor: “Barış anlaşması yaptığımız gün bizim taraf hazır olacak.”
Konuştuğum muhafız Türkiye ile olası bir sınır açılımının, Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki barış sürecinden ayrı değerlendirilemeyeceğini düşünüyor.
Alman Uluslararası Politika ve Güvenlik Politikaları Enstitüsü'nde (SWP) araştırmacı olan Daria Isachenko da Türkiye-Ermenistan normalleşmesinde ilerlemenin Bakü'nün atacağı adımlara bağlı olduğuna inanıyor.
Isachenko, “Ankara'nın Bakü'nün çıkarlarını gözetmeksizin Ermenistan ile müzakere etmesi pek olası değil” diyor:
“İkinci Karabağ Savaşı'ndan sonra iki ülke daha da yakınlaştı ve 2021'de müttefiklik ilişkilerine dair Şuşa Beyannamesi’ni imzaladı. Bunun yanı sıra Azerbaycan, Türkiye'de büyük bir yatırımcı konumunda.”
Poghosyan'a göre Ermenistan hükümeti, Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ üzerindeki kontrolünün Türkiye ile normalleşmenin önündeki en büyük engeli ortadan kaldıracağını umuyordu ancak işler umdukları gibi gitmedi:
“Geçen yılki gelişmeler bu umutların gerçeklikten uzak olduğunu kanıtladı - şu an itibariyle ortada bir barış anlaşması yok ve Bakü Zangezur Koridoru gibi yeni talepler öne sürüyor.”
Zangezur Koridoru ile ilgili tartışmalar Azerbaycan'ın 2020'de Dağlık Karabağ'da kazandığı zaferden kısa bir süre sonra hız kazandı. Bu koridor Bakü'ye Azerbaycan ile Nahçıvan arasında doğrudan bir bağlantı sağlayacak ve aynı zamanda Türkiye ile karadan bağlantısı kurulması anlamına gelecek.
Bu koridorun Azerbaycan’ın Orta Asya pazarına açılan önemli bir kapı olma konumunu güçlendireceğini ve Türki cumhuriyetler arasındaki iş birliğine katkıda bulunacağını ifaden eden Isachenko, “Dağlık Karabağ'ı geri kazanan Azerbaycan, kendisine bölgesel bir oyuncu olarak davranılması gerektiğini düşünüyor” değerlendirmesinde bulunuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Zengezur üzerinden önerilen kara yolunun “Başta Azerbaycan, Ermenistan ve İran olmak üzere herkesin yararına olacağı” açıklamasıyla Azerbaycan’ın talebini destekledi. Ancak Erivan ve Tahran hükümetleri, koridorun Ermenistan'ın güneyinden geçecek olması ve iki ülke arasında doğrudan ticaret yolunu kapatacak olması nedeniyle bu görüşü paylaşmıyor. Üstelik, Azerbaycan'dan Nahçıvan'a uzanan mevcut bağlantı İran topraklarından geçiyor ve bu da Tahran'a ulaşım güzergahı üzerinde bir miktar koz veriyor.
Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırın açılması ihtimali özellikle ekonomik anlamda kimlerin fayda sağlayacağı sorusunu da gündeme getiriyor.

Sınırların açılması: Fayda mı, zarar mı?
Sınır muhafızlarını ulusal güvenlik için acil bir tehdit oluşturmadığıma nihayet ikna ettikten sonra, iyi polis beni Opel Omega'sıyla bir sonraki köye götürüyor. Bir taksiye bindiğimden emin oluyor ve arabanın plakasının fotoğrafını çekerken el sallayarak beni uğurluyor.
Taksi ilerlerken şüphelenme sırası bana geliyor. Çünkü taksi şoförü Berlin'den geldiğimi öğrendiği anda beni mükemmel bir Almanca ile karşılıyor. Birinci Karabağ Savaşı'ndan ailesiyle birlikte kaçtığını ve 12 yıl Almanya'nın kuzeyinde yaşadığını söylüyor.
Bir gün sonra Erivan'a döndüğümde Mariam Saghatelyan ile sahibi olduğu şarap barı In Vino'da buluşuyorum. Saghatelyan'a göre bu küçük şarap işletmesi, sınırların açılmasının Türkiye ihracatından doğrudan etkilenmeyecek sektörleri nasıl etkileyebileceğine dair bir örnek teşkil ediyor:
“Dükkânımızda dünyanın dört bir yanından gelen bin farklı şarap var. Bu şişelerin her biri Gürcistan'dan karayoluyla gelmek zorunda.”
İthal şaraplar satan bu dükkanın yanı sıra ailesinin Aghavnadzor'daki üzüm bağında şarap üreticiliği yapan Saghatelyan, iki kara sınırı kapalı olan bu kara ülkesine şarap yapımı için gerekli ürünleri sokmanın zaman zaman zor olabildiğini söylüyor.
Teorik olarak, Türkiye üzerinden geçecek olası bir ticaret yolunun şişe ya da mantar gibi ihtiyaç duyulan malzemelerin teminini daha kolay ve ucuz hale getireceğini ifade eden Saghatelyan “Ancak gerçekte ne olacağı konusunda hiçbir fikrim yok, sınırların açıldığını hiç görmedim” diyor.
Ermenistan'da IRI tarafından yapılan son kamuoyu araştırması ise halkın beklentileri konusunda daha negatif bir tablo çiziyor. Buna göre, ankete katılanların yüzde 54'ü Türkiye'yi ekonomik bir tehdit olarak görüyor. Listede Türkiye, Rusya ve Azerbaycan’ın önünde yer alıyor.
Ancak sınırın açılmasının etkisine dair genel beklenti, birçok uzmanın konuyla ilgili görüşleriyle uyumlu: Bu durum ticareti kolaylaştıracak ve daha rekabetçi Türk şirketlerinin bazı yerel Ermeni şirketlerini pazarın dışına itmesine neden olacak.
Barış için beklemek
Ermenistan Uygulamalı Politika Araştırma Enstitüsü'nden Poghosyan'a göre top artık Ankara'da. Ermenistan Hükümeti’nin, Türkiye'nin Azerbaycan'a verdiği önemli askeri desteğe rağmen normalleşme görüşmelerini sürdürdüğünü belirten Poghosyan, Başbakan Paşinyan’ın 1915’in yıl dönümünde "Soykırım travmasını atlatmalıyız" açıklamasında bulunduğunu hatırlatıyor. Paşinyan’ın bu açıklaması bazı analistler tarafından Ankara'ya verilen bir taviz olarak yorumlanmıştı. Poghosyan, Turkey recap’e yaptığı açıklamayı şu sözlerle noktalıyor:
“Paşinyan hükümeti temelde Türk tarafında siyasi irade olması halinde ilişkilerin yarın normalleşebileceğinin sinyalini veriyor. Ancak normalleşme görüşmelerinin üçüncü yılında, süreç daha çok müzakerelerin bir imitasyonu gibi görünüyor.”
İki ülke arasında mevcut çıkmazın en önemli nedenlerinden biri Erivan ve Bakü arasındaki barış anlaşması müzakerelerinde ilerleme kaydedilememesi. Teknokratik düzeyde bazı küçük adımlar görülebilse de - örneğin sınırların belirlenmesine ilişkin gelecekteki görüşmelerle ilgili – Azerbaycan’ın talep listesi kalabalık.
Bölgesel Çalışmalar Merkezi'nden Giragosian normalleşme görüşmelerinde ilerleme kaydedilebilmesi için Türkiye'nin Azerbaycan’ın siyasi desteğine ihtiyaç duyacağını vurguluyor.
“Türkiye, hareket tarzını gerekçelendirmek için Azerbaycan-Ermenistan barış sürecinde bir tür ilerlemeye ihtiyaç duyduğunu açıkça ortaya koydu” ifadesini kullanan Giragosian ilerlemeden kastını şöyle açıklıyor:
“Bu, örneğin bir barış anlaşmasının çerçevesine ilişkin bir anlaşma olabilir.”
Paşinyan'ın Ermenistan adına katılmaya karar vermesi halinde, Bakü'de bu hafta gerçekleşecek COP 29 Zirvesi'nin oturum araları, bu ilerlemenin gerçekleşmesi için bir sonraki şans olabilir.
30 yılı aşkın süredir devam eden normalleşme görüşmelerinin ardından Giragosian bunun kolay ve hızlı olamayacağını belirterek ekliyor:
“Bence yıldızlar ilerleme fırsatı ya da bir kez daha hayal kırıklığına uğramak için aynı hizaya geldi.”
Turkey recap, Türkiye gündeminden haberler sunarken aynı zamanda Türkiye'de haber yayıncılığını ve gazetecileri desteklemek ve hep birlikte üretmek amaçlarıyla kurulmuş bağımsız bir haber kaynağıdır.
Editoryal ekibimiz tarafından kurulan ve kâr amacı gütmeyen bir dernek olan Kolektif Medya Derneği bünyesinde faaliyet gösteren Turkey recap Türkçe ve İngilizce dillerinde yayın yapar, derinlemesine analizler ve ülke gündemini özetleyen bültenler üretir.
Gonca Tokyol, Şef editör @goncatokyol
Diego Cupolo, Genel yayın yönetmeni @diegocupolo
Ingrid Woudwijk, Yönetici editör @deingrid
Damla Uğantaş, Türkçe editörü @damlaugantas
Emily Johnson, İngilizce editörü @emilyjohnson
Azra Ceylan, Ekonomi muhabiri @azraceylani