Türkiye’de resmi verilere göre 3,6 milyondan biraz fazla Suriyeli sığınmacı yaşıyor, ancak sokaktaki vatandaşlara sorarsanız birçoğu gerçek sayının çok daha fazla olduğunu söyleyecektir. Suriyelilere yönelik tepkilerin farklı nedenleri olsa da artan düşmanlığın ana sebepleri arasında ekonomideki kötü gidişatı ve yaklaşan seçimlerin yarattığı siyasi atmosferi saymak mümkün.
Vatandaşların ülkeye dair memnuniyetsizliklerinden ‘vatandaş olmayanların’ sorumlu tutulması yeni bir durum değil, hatta Zafer Partisi’nin varlık nedenini bu bağlam üzerine oturttuğunu söylemek yanlış olmaz. Son dönemdeki anketlerin gelecek yıl sandıklardan çıkacak sonucu belirleyecek iki ana gündemin göç ve ekonomi olacağına işaret etmesiyse bu tartışmanın seçimler öncesinde de devam edeceğini gösteriyor.
Turkey recap, bu gelişmeler ışığında neler yaşadıklarını, ekonomik krizin ve artan yabancı düşmanlığının hayatlarını nasıl etkilediğini Gaziantep’teki Suriyelilerle konuştu. İstanbul’dan sonra Türkiye’de en çok sığınmacının yaşadığı ikinci şehir olan Gaziantep’teki Suriyeliler ekonomik sıkıntıların kendilerini hem doğrudan hem de dolaylı yoldan etkilediğini, bu süreçte ayrımcılığın da giderek arttığını söylüyor.
Gaziantep’e Halep’ten gelen 34 yaşındaki Muhammed Mustafa yaşadıklarını, “Adam geliyor, ‘sen Suriyelisin sana ev vermiyorum, sokakta yat ya da memleketine git’ diyor. Türk vatandaşları sigortasız, düşük ücrete çalışmamızdan şikayet ediyor. Biz de isteriz Türk vatandaşı gibi muamele görelim ama aynı muameleyi göstermiyorlar bize. Çocuklarım bile Suriyeli oldukları için okulda dışlanıyorlar. Öğretmen ilgi göstermiyor. Hayat zor yani” diye anlatıyor.
Suriye’de inşaat ustasıyken Türkiye’ye gelince birçok farklı iş yapan Mustafa, Gaziantep’te açtığı tekstil atölyesinin yanında mobilya dükkanı ve telefoncu da işletiyor. Suriyelilerin kalifiye olmayan işlerdeki ücretlerin düşmesine ve ev fiyatlarının artmasına sebep olduğu konusundaki endişeleri anlayabildiğini kaydeden Mustafa, “Suriyeliler işimizi elimizden aldı” iddiasını ise gerçekçi bulmadığını söylüyor:
“Hani sosyal medyada ‘iş yok, Suriyeliler ekmeğimizi elimizden aldı’ diyorlar ya. Ben Suriyeliyim, atölyemde 20 makine var, işçi arıyorum, bulamıyorum. ‘Bu Suriye’den gelmiş’ diye benim yanımda çalışmazlar.”
Suriyeli işçiler Gaziantep’te genellikle triko ve saya atölyelerinde çalışıyor. Bir kısmı bu işi önceden bildikleri için bu sektörlere yöneliyor. Bilmeyenler de kentte sayısı oldukça fazla olan atölyelerin sürekli işçi araması sebebiyle işi kısa sürede öğrenebiliyor. Kentteki Ünaldı Sanayi Sitesi, çok sayıda atölyeye ev sahipliği yapması nedeniyle Suriyelilerin iş bulmak için en çok uğradığı yerlerin başında geliyor. Onlardan biri de 25 yaşındaki Yusuf El Ahmet.
Perilikaya Mahallesi’nde yaşayan Ahmet, Ünaldı’da bir triko atölyesinde sigortasız, hafta tatili olmaksızın günde 12 saat çalışıyor. Öğle yemeğini bile makine başında yediğini belirten genç işçi, “Valla ne yapayım, mecburum. Her şeye zam geliyor. Bu kadar çalışmaya haftalık 1700 TL alıyorum ama bu para da yetmiyor. Ne diyeyim bilmiyorum. 9 yıldır buradayım, memleketimi özledim ama gidemeyiz, savaş var, yoksa giderdik. Ne zaman gideceğimizi Allah bilir” diyor.
Ahmet, bugüne kadar kimseyle tartışmadığını söylese de kendisini sinir eden şeyler yaşanmamış değil ama kavga etmemek için hep susmuş:
“Bazen bana ‘Suriyeli Suriyeli’ denince sinir oluyorum. Tek ben değil herkes sinir oluyor. Mesela fabrikada bana Yusuf demiyorlar, Suriyeli diyorlar. Benim adım var bana neden Suriyeli diyorsunuz? Fabrikada çalışırken de kötü bir şey olduğu zaman biz yapmadığımız halde ‘Suriyeliler yapmıştır’ deniyordu…”
Halep’ten gelen 35 yaşındaki Şadi Hamut Şibli de dokuz yıldır Türkiye’de yaşıyor. Ünaldı’da hamallık yapan Şibli, geçen yıl 500 lira verdiği Çıksorut Mahallesi’ndeki evine bu yıl 800 lira kira ödemeye başlamış. Bir çocuğu olan ve haftada 1500 lira kazanan Şibli, borç harçla geçinmeye çalışsa da Türkiye’deki durumlarının Suriye’den iyi olduğunu söylüyor.
Ünaldı Sanayi Sitesi’nde çocuk işçilik de yaygın. Henüz küçük bir çocukken ailesiyle birlikte Halep’ten Bursa’ya taşınan, sonrasında da Gaziantep’e gelen 17 yaşındaki Ahmet H., iş için Ünaldı’ya gelmiş ama bulamamış. Evde bir tek babasının çalıştığını söyleyen çocuk işçi, “Vatan Mahallesi’nde yaşıyoruz. Kiramız 1000 TL’ydi 1500 TL oldu. Beş kardeşiz. Diğer kardeşlerim iş bulamadığı için çalışmam gerekiyor” diye anlatıyor.
Ahmet H. de küçük yaşına rağmen ayrımcılığa maruz kalmış: “Suriye’de savaş olmasaydı çıkmazdık. Bize ‘geri gidin’ denince duymazlıktan geliyoruz. Mecbur olmasak buraya gelmezdik. Orada kendi evimiz vardı; çalışmıyordum, okuyordum.”
Muhammed Nebhen Albadr, Halep’ten sekiz yıl önce gelmiş. 24 yaşındaki Albadr, “aklınıza gelebilecek her işte çalıştım” diyor ve ekliyor: “Kimseden bir şey duymamak ve dilencilik yapmamak için en ucuz işlerde bile çalıştım. Yeter ki kimseden bir şey istemeyeyim dedim. Çalıştığım yerlerde sigorta istedim, yapmadılar. Bugün yarın deyip bahane uydurdular, aslında tek neden para vermek istememeleriydi. Üç-dört aydır inşaatta çalışıyorum, günlük 250 lira veriyorlar, 32 lirası yol parasına gidiyor. Aylığımız asgari ücretin altına geliyor. Kiramız 3.200 TL, evde yedi kişiyiz, iki kişi çalışıyoruz.”
Konuştuğum diğer Suriyeliler gibi Albadr da geliri düşük olmasına rağmen kiraların yüksek olduğu bir bölgede yaşıyor. Bunun nedenini ise kirası düşük olan semtlerde çok fazla sıkıntı yaşanmasına bağlıyor. Kötü bir şey olunca suçun hemen Suriyelilere atıldığını belirten Albadr, Suriyelilerin yapmadığı ortaya çıkınca da özür dilenmediğini ifade ediyor.
Suriyelilere sıklıkla “niye ülkeleri için savaşmadıklarının” sorulduğunu da hatırlatan Albadr, bu konuyla ilgili de şunları anlatıyor:
“Suriye’de Amerika var, Rusya var, bütün ülkeler orada. Tek biriyle savaşsak tamam ama böyle bir durum yok. Bizim elimizdeki silahlar kötü, onlarsa uçaklarla vuruyor. Üstelik biz insanca yaşamak istiyoruz. ‘Gitsinler’ diyorlar, düzelse gideriz ama düzelmiyor ki. Şimdi Türk arkadaşlarım ‘Suriye’de savaş bitti’ diyor. Ama bitmedi. Silahlarla evlere giriyorlar. Bitmiş olsaydı bunlar olmazdı.”
Suriyelilere verilen yardımların Avrupa’dan geldiğini ve Türkiye’nin sadece dağıttığını kaydeden ve bu yardımların da herkese ulaşmadığını ekleyen Albadr, “Bir iki kez ben de yardım aldım, marketten alışveriş yapacağımızı söylediler. Gittiğimizde fiyatları artırmışlardı, bu yüzden bir şey alamadık” diyor: “Biz yardım değil, çalıştığımızda hakkımızın verilmesini istiyoruz.”
Suriyeli esnafın yaşadıkları da ücretli çalışanlardan çok farklı değil. Sığınmacıların gelmeye başladığı dönemde dükkanların camlarındaki Arapça yazılardan Suriyeli esnafın kolayca anlaşıldığı İnönü Caddesi’nde neredeyse tüm tabelalar Türkçeleştirilmiş. Yerli esnafın Suriyelilere yönelik tepkisi, Suriyelilere ait bir dükkanla ilgili Türkçe edilen küfürlerden ve hakaretlerden de anlaşılıyor.
Suriyeli esnafın büyük bölümü konuşmak istemezken, caddedeki bir pastanenin sahibi 60 yaşında Mahmut Zalat, 2014’te geldiklerinde 1.500 lira olan dükkan kirasının şimdilerde 6.000 liraya yükseldiğini ve zar zor geçinebildiklerini söylüyor.
22 yaşındaki oğlu Muhammet Ali Zalat müşterilerin Suriyeli olduklarını öğrendikten sonra alışveriş yapmadan gittiklerini anlatırken dükkana gelen biri vitrini işaret ederek Arap coğrafyasında meşhur bir bisküvi olan kahkeleri gösteriyor ve soruyor: “Suriye kahkesi mi? Türk olanı yok mu?” Aldığı cevap olumsuz olunca da dükkandan uzaklaşıyor. “İşte böyle diyor,” babası. “İsterlerse gideriz. Elimizden bir şey gelmez. Biz burada misafiriz.”
Bültenimizi okuduğunuz için teşekkür ederiz! Henüz abone olmadıysanız ücretsiz olarak abone olabilirsiniz.
Destek olmak için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz.
Önerilerinizi ve eleştirilerinizi bize iletin: info@turkeyrecap.com
Nida Kara, Freelance gazeteci/Editör @Kara__Nida
Erman Çete, Gazeteci @ermancete