Toksik toz, verimsiz hasat: Hatay’ın çiftçileri depremin ardından zorluklarla karşı karşıya
Bir aralık sabahı erken saatlerde Neslihan Yıldırım taze roka demetlerini teker teker yıkıyor.
Çiftçilikle uğraşan Yıldırım her zaman yaptığı gibi yeşillikleri durulayıp yakındaki pazarda satmak üzere torbalara ayırıyor. Ama 6 Şubat depremlerinden sonra mahsulünün temiz olup olmadığından artık emin değil.
Biber, yeşillik ve çeşitli mevsim sebzeleri yetiştiren Yıldırım, “Bu yıl asbestin çok olduğu bölgelerde tere pek yetişmedi, iyi büyümedi” diyor.
Turkey recap’e konuşan Yıldırım, terenin normalde kışı seven bir bitki olduğunu ama hava hem soğuk hem güneşli olsa da [bu yıl] bitkilerin sürekli kuruduğunu söylüyor:
“Belli bir noktaya kadar büyüdükten sonra çürüyüp toprağa karışıyor. Neden olduğunu anlayamadık.”
Mahsulleri üzerinde herhangi bir araştırma veya test yapılmayan Yıldırım’ın bu tuhaf büyüme döngüsünün nedenine dair sadece tahminleri var ve en güçlü şüpheli de yakınlardaki asbest yığını.
Yıldırım, tarlasının yaklaşık 100 metre uzağına atılan enkaz molozlarının kısmen de olsa döngüdeki bozulmanın sebebi olabileceğini düşünüyor. Yakın zamanda üzeri büyük kumaşlarla örtülmeden önce bu moloz döküm alanından Yıldırım’ın arazisine sürekli toz gelmiş:
“Çok fazla toza maruz kaldık. Ekinleri temizleyemedik, tam temizledik dediğimiz anda yine tozlandılar.”
Yıldırım, depremde hasar gören evlerinin yanına koydukları konteynerde birlikte yaşadığı iki küçük çocuğu ve yaşlı annesine yetecek kadar para kazanmanın ne kadar zor olduğundan bahsederken ağlamaya başlıyor ve ne yazık ki her gün yaşadığı bu zorluklar, Hatay’da deprem sonrası çiftçilerin yaşadığı sorunların sadece küçük bir kısmı.
Toksik tozlar ve su kaynaklarının etkilenmesinin neden olduğu sağlık ve çevreye dair riskler konusundaki belirsizlik ile hasatın verimsiz olması ve bölgede yaşanan kitlesel göçler nedeniyle satışların azalması bölgede kalan çiftçilerin çoğunu olumsuz etkiliyor.
Adıyaman, Kahramanmaraş ve Malatya gibi çevre illerde de benzer sorunlar yaşanıyor.
BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Mart sonunda yaptığı ilk değerlendirmede depremlerin Türkiye tarımın üzerinde önemli etkileri olduğunu kaydetti. Şubat depremlerinin fiziksel altyapı ve tarım sektörüne zararının 1,3 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Ekonomik etki de dahil olmak üzere sektörün toplam kaybı ise 5,1 milyar dolar.
FAO açıklamasında, “[depremden] en çok etkilenen illerde nüfusun üçte birinden fazlasının kırsal alanlarda yaşadığına ve geçimlerini tarımdan sağladığına” da vurgu yapıldı.
Bu gibi zorluklar pek çok insanı bölgeyi terk etmek zorunda bıraktıysa da topraklarından uzakta yaşamayı hayal dahi edemediklerini söyleyen pek çok çiftçi ise bölgede kaldı.
Çiftçilere yönelik destek programları
Pek çok tarım işçisi hâlâ zor durumdayken FAO ve Türkiye hükümeti, 700.000 kişiyi ve 850’den fazla şirketi destekleyecek, tahmini 112 milyon dolarlık bütçeye sahip bir deprem iyileştirme planını duyurdu.
Hükümet ayrıca deprem bölgesindeki büyükbaş hayvan yetiştiricilerine 909 milyon lira değerinde büyükbaş hayvan ve arı kovanı dağıttı. Samandağ gibi ilçelerde çiftçilere destek sağlayan özel şirketler de oldu.
Samandağ eteklerinde çiftçilik yapan Ata Durgun, hükümetten herhangi bir destek almadığını söylüyor, buna rağmen Hatay’dan ayrılmayıysa hiç düşünmemiş.
Kendisine miras kalan organik Samandağ biberi, Samandağ domatesi ve ejder meyvesi yetiştirdiği çiftlik hakkındaki tüm ayrıntıları heyecanla anlatıyor:
“Başka yere gidemeyiz, bu bizim mirasımız.”
6 Şubat depremlerinin ardından ilk haftalarda serasında yaklaşık 100 kişiyi ağırlayan Durgun, ilk aylarda elindeki mahsulleri satarken sorunlarla karşılaşmış.
Dayanışma ağlarının yardımıyla deposundaki ürünleri İstanbul Kadıköy Belediyesi’ne satan Durgun, bugünlerdeyse sebzelerini bölgedeki pazarlara dağıtan bir kabzımalla çalışıyor.
Ancak o da Yıldırım gibi depremin mahsullerini nasıl etkilediğine dair şüpheler taşıyor -Samandağ biberleri büyümemiş, fasulyeleri de pek iyi durumda değil:
“Bir şeyler ters gitti. Ama yanlış giden ne, hiçbir bilmiyoruz. Böcekler olabilir mi? Birkaç haftada bir gelen zehirli toz rüzgarları olabilir mi? Sudan mı acaba?”
6 Şubat depremlerinden on bir ay sonra toz Antakya’da hâlâ ciddi bir sorun. Turkey recap’in Antakya’da olduğu Aralık 2023’te yağışlar devam etse de yağmur durduğunda moloz yığınlarının bulunduğu alanlardan gelen toz şiddetli rüzgarla birlikte etrafa saçılıyordu. Bu da eğer mevcutsa asbestin çevreye yayılma riskini beraberinde getiriyor.
Deutsche Welle, Eylül ayında yayınladığı araştırmada, meyve ve sebzelerde asbest tespit edildiğini duyurmuştu.
Defne Ziraat Odası Başkanı Sedat Duran, molozların tarım arazileri ve su yollarının yakınına atılmasını engellemeye çalışsalar da başarılı olamadıklarını söylüyor. Bir diğer sorun ise bölgedeki yeniden inşa süreci. Duran, “Merkezi hükümet ve yerel yöneticiler konutlara öncelik veriyor” diyor.
Tarım arazileri üzerine konteyner kentler kurulurken Antakya’nın Dikmece Mahallesi gibi bazı zeytinlik alanlarda köylülerin itirazlarına ve hukuki başvurularına rağmen TOKİ konutları yükseliyor.
Kendisi de çiftçilik yapan Duran, yetkililer ve karar vericilere atıftla, “Şu anda tarımı görmezden geliyorlar” diyor. “Biz ise bunu asıl sorunumuz olarak görüyoruz.”
Buğday, mısır ve pamuk eken Duran da mahsulün önceki yıllara göre çok daha düşük olduğunu söylüyor ama şimdilik bunun ne anlama geldiğinden emin değil. Verimsiz hasadın tek seferlik mi yoksa tekrarlanan bir sorun mu olduğunun önümüzdeki mevsim ortaya çıkacağını söylüyor.
Üniversiteden yetkililer gelip analiz etmek için toprak örnekleri almış, ancak Duran’ın analiz sonuçlarına dair bir bilgisi yok.
“Depremin tarım üzerindeki etkilerini bir yılda görmemiz imkânsız,” diyor: “Uzun vadede olumsuz etkileri olursa bunları çok daha sonra göreceğiz. Umarım böyle olmaz.”
Asbest ve gıda üzerine ilk çalışmalar
Gıda mühendisi Bülent Şık, Kasım ayında Samandağ bölgesindeki moloz yığım alanlarına yakın üç farklı zeytinlikten elde edilen zeytinyağında asbest izi bulunmadığını gösteren bir çalışma yayınladı.
Bianet’teki yazısında “Asbest havadan taşınan ve solunduğunda sağlık açısından risk oluşturan zehirli bir madde. Akademik literatürde gıda yoluyla vücudumuza giren asbestin sağlık sorunu oluşturduğunu gösteren herhangi bir çalışmaya rastlamıyoruz” diyen Şık’a göre “Deprem bölgesinde yetiştirilen gıdalarda asbest bulunduğu ve bunun sağlık sorunları yaratma potansiyeli olduğuna ilişkin endişeler asılsız veya fazla abartılıyor.”
Antakya Çevre Derneği Başkanı Nilgün Karasu da Şık’la benzer düşünüyor:.
“Uzmanlar ve bilim insanları yeraltı suyumuzun büyük tehlike altında olduğunu düşünmüyor çünkü asbest en büyük tehlikeyi havadayken oluşturuyor. Her şeyden endişelendik. Bölgede yetişen sebze meyve konusunda da çok endişelendik. Ama uzmanlar bu konuda bize güvence verdi.”
Ancak Karasu asbest konusunda rahat olsa da yaşanan afetin çevreye verdiği genel zarar konusunda endişeli:
“Deprem ‘yüzyılın felaketi’ oldu ama aynı zamanda yüzyılın ekolojik yıkımını da yaşadık. [Şimdi] asıl dert imar. Şu anda Hatay’a imar projesi olarak bakılıyor.”
Karasu yıkım ve yeniden inşa sürecinden bahsederken “rant”a odaklanıyor..Devletin birinci önceliğinin para kazanmak ya da yandaş şirket ve kuruluşların projelerden kâr etmesini sağlamak olduğunu savunan Karasu’ya göre şu anda Antakya’dakilerin tek derdi ne kazanabilecekleri.
Su kaynağında tuhaflıklar
Çiftçi Ata Durgun artezyen kuyusundan aldığı yeraltı suyunun 6 Şubat’tan bu yana tuhaf göründüğünü söylüyor:
“Musluğu ilk açtığımızda su köpük gibi akıyordu. Bir saatten sonra diş macunu kıvamına geldi.”
Hatay Su ve Kanalizasyon İdaresi (HATSU) Temmuz ayında musluk suyunun içilebilir olduğunu duyurduysa da Türk Tabipler Birliği (TTB) Ekim ayında gerçekleştirdiği su kalitesini inceleyen araştırma sonrasında Hatay’da musluktan suyunun içilmemesi tavsiyesinde bulunmuştu.
Turkey recap’e konuşan TTB Hatay şubesinden Ali Kanatlı, bu tavsiyenin içme suyu için hâlâ geçerli olduğunu ancak tarımsal kullanımda herhangi bir sorun yaşanmaması gerektiğini söyledi. Ancak Durgun hâlâ ikna olmuş değil. Depremin yol açtığı hasarların kapsamlı etkileri henüz bilimsel olarak bilinmiyor.
Durgun, yanıt beklemeden soruyor: “Sebzelere ne kadar etkisi olacak bunların?”
Çevredeki toz ve kimyasallar gibi depremin psikolojik etkileri de hâlen sürüyor.
Sohbet esnasında uzağa düşen bir yıldırım, Ata Durgun’un eşi Nurtan Ersa Durgun’un donup kalmasına neden oluyor. Gök gürültüsü nedeniyle “Yine deprem mi oldu?” diye soran Durgun’un gözleri korkuyla dolu.
Ardından Durgun seraya giderek sebzelerine bakıyor ve köpeğini okşuyor. Çünkü bunca zorluğun ortasında çalışmaya devam etmekten başka çare yok.
Bu makale Oğul Köseoğlu tarafından çevrilmiştir.
Turkey recap, Türkiye’deki haber medyasını ve gazetecileri desteklemek, ileri taşımak için İstanbul’da kurulmuş bağımsız bir haber platformudur. Turkey recap, kâr amacı gütmeyen bir dernek olan Kolektif Medya Derneği bünyesinde faaliyet göstermekte ve editöryal ekibimiz tarafından hazırlanmaktadır.
Gonca Tokyol, Şef editör @goncatokyol
Diego Cupolo, Genel yayın yönetmeni @diegocupolo
Ingrid Woudwijk, Yönetici editör @deingrid
Verda Uyar, Dijital büyüme yöneticisi @verdauyar
Sema Beşevli, Stajyer editör @ssemab_
Onur Hasip, Stajyer editör @onurhasip
Bu makale, Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği’nin desteğiyle hazırlanan çevre raporları dizisinin bir parçasıdır ve hiçbir şekilde Heinrich Böll Stiftung Derneği’nin görüşlerini yansıttığı şeklinde yorumlanamaz.