Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 13. Büyükelçiler Konferansı’nın son gününde, Suriye’de barış olacaksa Türkiye, muhalefet ve Suriye hükümetinin uzlaşması gerektiğini ilan etti. Bunun yanı sıra, geçen Ekim ayında Belgrad’da Suriyeli mevkidaşı Faysal Mikdad ile görüştüğünü ve Ankara’nın hem muhalefetle hem de hükümetle uzlaşması gerektiğini söylediğini açıkladı.
Çavuşoğlu’nun bu açıklamalarının ardından Kuzey Suriye’de, Türkiye’nin kontrolünde bulunan bölgelerde bazı gruplar Ankara’ya karşı protesto gösterileri düzenledi. Bir örnekte Türk bayrağı da yakılınca, Türkiye’nin iç politikasındaki gerilim yükseldi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise, Çavuşoğlu’nun bıraktığı yerden devam etti ve Ukrayna dönüşünde gazetecilere, “Bizim Esed'i yenmek, yenmemek gibi bir derdimiz yok ki,” dedi ve devletler arasındaki ilişkilerde siyasi diyalok ile diplomasinin sökülüp atılamayacağını kaydetti.
İki ülkenin istihbarat kurumlarının bir süredir çeşitli görüşmeler yaptığı bir süredir medyaya yansıyordu. Son olarak iktidara yakınlığıyla bilinen Türkiye gazetesi, Erdoğan ile Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad arasında bir telefon görüşmesinin yapılabileceğini yazmıştı. Çavuşoğlu ve Erdoğan’ın açıklamaları, bu sürecin bir üst aşamaya taşınabileceğine ilişkin beklenti yarattı.
Suriye’den bakış
Türkiye’den gerginliği yumuşatmayı hedefleyen sinyaller gelirken, Şam yönetimi olası bir yakınlaşmaya nasıl bakıyor?
Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad, Moskova’da mevkidaşı Sergey Lavrov’la yaptığı görüşmenin ardından, Türkiye ile konuşmak için koşullarının olmadığını fakat barış için Türk askerlerinin Suriye’den çekilmesi gerektiğini söyledi.
Turkey recap Türkçe’ye konuşan Suriyeli gazeteci Somer Sultan, istihbarat servislerinin görüşmelerini doğrularken bir ek yapıyor: Suriye tarafında, Türkiye ile müzakereleri askeri istihbarat yürütüyor.
Sultan’a göre bu bilgi önemli, çünkü Suriye ordusu, Suriye Dışişleri’nin aksine Türkiye ile barış konusuna temkinli yaklaşıyor. Sultan, ordunun dışişlerinde de etkili müttefiklerinin bulunduğunu, örneğin Suriye’nin eski BM Daimi Temsilcisi Beşar Caferi’nin de ordu gibi düşündüğünü aktarıyor.
Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın bir basın toplantısında Türkiye ile görüşmeye alt düzey bir yetkiliyi gönderdiğini söylemesi, Sultan’a göre Suriye liderliğinin de meseleye temkinli yaklaştığının bir göstergesi.
Suriye ordusunun talepleri
Peki, şimdiye kadar yapılan Suriye-Türkiye görüşmelerinde Şam tarafının öne sürdüğü talepler neler?
Sultan’ın aktardığına göre görüşmenin taraflarından Suriye ordusu şu konuları gündeme getirdi: Türk ordusunun Halep’in kuzey kırsalında çektiği duvar, cihatçı gruplar tarafından esir tutulan Suriye askerleri, kaçakçılık ve insani meseleler.
Suriyeli gazeteciye göre görüşmelerde henüz daha “derin” meseleler gündeme gelmedi.
Sultan, ordunun temel talebinin esir askerlerle ilgili olduğunu belirtiyor. “Bununla birlikte,” diyor Sultan, “Askerlerin, özellikle de Alevi olanların, Ankara’nın da onayı dışında infaz edilebileceğine dair söylentiler dolaşıyor.”
Türk askeri varlığı ve silahlı gruplara destek meselesi
Suriye tarafı, kamuoyuna yaptığı açıklamalarda da Türkiye ile barış için iki “kırmızı çizgi” öne sürüyor: TSK’nın Suriye’den çekilmesi ve Ankara’nın Suriye’deki Esad karşıtı gruplara verdiği desteğin sona ermesi.
Somer Sultan’a göre seçim dönemine girilmişken Erdoğan’ın geri çekilme talebini kabul edip buna uygun adım atması pek mümkün görünmüyor. Sultan ayrıca Erdoğan’ın Suriye’ye yönelik yeni operasyon açıklamalarının kesilmediğine de dikkat çekiyor.
Silahlı gruplara verilen destek ise bir başka karmaşık mesele. Sultan, Ankara’nın bu gruplara desteğini kesmesini pek mümkün görmüyor ve “Eğer Türkiye Suriye’deki selefi gruplara desteğini keserse bu, örneğin, Libya’dan da çekilmeleri anlamına gelebilir,” diyor.
Somer Sultan, Suriye tarafının Türkiye ile müzakerelerde yeni bir talep daha gündeme getirmeye başladığının altını çiziyor: Su meselesi. Suriye ile Türkiye arasında Fırat Nehri’nin sularının kullanımı konusunda on yıllardır yaşanan sorun, olası bir yakınlaşmada tekrar müzakere masasına gelecek.
Suriyeli mülteciler
Türkiye’de iç politikanın ekonomi ile birlikte en hararetli konusu mülteciler meselesinin Suriye-Türkiye müzakerelerinde gündem olmaması düşünülemez.
Beşar Esad, son olarak geçen Mayıs ayında bir genel af ilan etmişti. Esad yönetimi, genel bir söylem olarak Suriyelilerin geri dönüşünün önünde hiçbir engel olmadığını söylüyor.
Bununla birlikte, diğer tüm meselelerin yanında, Suriye’nin içinde bulunduğu ekonomik yıkım sorunu ortada duruyor. Sultan’a göre, Suriyelilerin ülkelerine geri dönüşüne paralel olarak ülkedeki gıda, barınma, enerji, ulaşım, ısınma gibi sorunlara yönelik bir altyapı yatırımı ihtiyacı bulunuyor.
Suriye’nin Türkiye’deki muhalefete bakışı
Suriye yönetimi, Millet İttifakı çatısı altında birleşen muhalefet bloğu için ne düşünüyor?
Sultan, yakın zamanda CHP’li bir heyetin Suriye’yi ziyaret etmek için İstanbul’daki Suriye Başkonsolosluğu’na başvurduğuna ilişkin bir duyum aldıklarını söylüyor. Buna karşın, Somer’in iddiasına göre bu ziyaret CHP merkezinden bağımsız olarak kurgulanıyor.
Suriyeli gazeteci, bu temkinli davranışın, AKP’nin Suriye politikasının mimarlarından Ahmet Davutoğlu ve partisinin şu anda CHP ile müttefik olmasından kaynaklandığını düşünüyor.
Sultan her şeye rağmen, Şam’dan bakıldığında muhalefetin iktidardan daha tercih edilir olduğunu söylüyor. Ona göre, muhalefetin kazanması durumunda en azından Suriye’deki selefi gruplara desteğin kesilebileceğine yönelik bir beklenti var.
Somer Sultan, bir dönem Doğu Perinçek’in de bir tür arabulucu rolüne talip olduğunu ama Suriye yönetiminin Vatan Partisi liderine iki yıldır vize vermediğini söylüyor.
Kürt meselesi
2016’dan itibaren Türkiye’nin Suriye yönelik operasyonlarının ana gerekçelerinden birisi, “güney sınırlarındaki terör koridoru” olmuş ve YPG’ye karşı 'mücadelede' yeni bir döneme geçilmişti.
Bir süredir dillendirilen yeni askeri operasyonun ana hedefi de Halep kırsalındaki Tel Rıfat ve Menbic ile Fırat’ın doğusundaki Til Temir olarak dillendirilmişti.
İktidara yakın medyada, Türkiye’nin Suriye ile müzakerelerde YPG’ye karşı ortak operasyonu gündeme getirdiği yazılmıştı.
16 Ağustos’ta TSK’nın Kobani’deki Suriye askeri noktasını vurması ile tırmanan gerginlik ise işlerin kolayca halledilemeyeceğini gösteriyor. Suriye ordusu, TSK ateşinde 4 mensubunun hayatını kaybettiğini açıklamış ve saldırıların devam etmesi halinde “tüm cephelerde” saldırıya geçeceğini söylemişti.
Sultan’ın iddiasına göre, ilgili olayda Kürt bir grup TSK ateşinden korunmak için Suriye askeri noktasına sığınmıştı. Suriyeli gazeteci, “Eğer TSK ile YPG karşıtı bir ittifak söz konusu olsaydı Suriye ordusu yaşananların bir hata olduğunu söyler ve bu türden sert bir söylem kullanmazdı,” diyor.
Peki Şam yönetimi Kuzeydoğu Suriye’deki özerk yönetim ve YPG hakkında ne düşünüyor? Somer Sultan, Şam’da Kürt grupları geri kazanmak beklentisinde olan kişilerin bulunduğunu vurguluyor. Bu kişiler, YPG yönetiminde de Şam’la diyalogdan yana kimselerin bulunduğuna inanıyor.
Bununla birlikte, bu diyaloğun başarılı olup olmayacağına ilişkin kanılar Şam’da da kesin değil. Sultan, askeri çözümle siyasi çözümün yan yana gittiğinin altını çiziyor.
Suudi engeli
Savaşın yıktığı Suriye’nin önümüzdeki yıllarda en önemli gündemi ülkenin yeniden yapılandırılması olacak.
Bu sürece, savaşa taraf olan ülkelerin katılıp katılmayacağı meçhul. Türkiye’nin bu sürece katılımı da Şam’dan bakıldığında nazik bir mesele.
Somer Sultan, Türkiye ile ekonomik işbirliği konusunda şu anda Suriye’de bürokratik engeller bulunduğuna işaret ediyor:
“[Suriye] Gümrük dairesi iç talimatlarında bir keresinde ‘Türk malları’ terimi yerine ‘Düşman Türkiye malları’ ifadesini kullanmış. Bir Türk vatandaş Suriye’de şirket açacaksa önüne ek bir maliyet çıkarılıyor.”
Örneğin bazı tüccarların Türk mallarını başka bir ülkeden getirmiş gibi yapıp yakalandığı takdirde çok büyük para cezalarına çarptırıldığı bilgisi veriyor Sultan ve ekliyor: “Siyasi irade Türk sermayesinin ülkeye girmesini kabul ederse dahi bürokratik engellerin kalkması zaman alacak.”
Bunlara ek olarak, Suriye’nin ekonomik yeniden yapılanmasının önünde bir başka engel daha var: Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman.
Sultan’ın aktardığına göre, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Suriye yönetimi ile normalleşmeden yana. Fakat bu normalleşme ve Körfez sermayesinin yeniden Suriye’ye akışı bin Selman tarafından engelleniyor.
Suriyeli gazeteci, bu engelin ortadan kalkması durumunda, Emirlikler sermayesinin özellikle Kuzey Suriye’ye akacağını, bu sürece Türkiye’nin de ortak olabileceğini ve bu durumda sığınmacıların dönüşünün de kolaylaşabileceğini savunuyor
.